Monday, January 5, 2015

GİLAN HATIRA KÜTÜPHANESİ ( Üçüncü bölüm )

Günümüzde anılarımızı uyandıran yapılan


Dr. ŞEVÇET  Ramuş  MEHMET


Halveti Tekkesi – ekonomi meslek lisesinin karşısında bulunur, Arap mahallesinde, daha sonra Atik mahallesi olarak ta bilinirdi, çunku Atik camiinin yanındaydı. Bu tekke 1815 yılında Hacı Hasan Arabistan tarafından yapıldı, Arapoğlu olarak ta tanınır. Ve kendisi Şeyh Hacı Ahmet Arabistan’ın oğlu idi. Bu tekke dini bir bina olarak Atik Camiine, Imaret, ve Medrese ile bir aradaydı. Bu tekkede ibadetler Halveti tarikatındandı. Semihanlar vardı ve Halveti ibadetlerini yerine getiriyorlardı. Ibrahim Hakkı Erzurumlu’nun kitapları ile zengin bir kütüphaneye sahipti. Şeyh Hasan Arabistan 1865 yılında vefat eder,ve caminin bahçesinde defnedilir, çünkü caminin ilk imamı idi aynı zamanda. Halveti türbesinde ( 1912 yılından sonra Hamdişeyhlerin türbesi olarak bilinen ) Şeyh Salih’in, Şeyh Ibrahimin, mezarları bulunmaktadır, ve kendilerinin kökeni Anadolu’dandı. Daha sonra bu türbede Seyh Ömer de defnedilir. 1959 yılına kadar bu tekkeye Hamdişeyhler hizmet etmiştir. Ve daha sonra Türkiye’ye göç ederler. Ailelerinde üç kişinin Makreş köyünde vurulması bu aileye korku yarattı. Bu aileden en tanınmış kişi Mola Mehmet’tir, Muharrem Şahiç’in eşi öz kızıydı. Bu türbe 1980li yıllara kadar çok ziyaret edildi, özellikle de ilkbaharda ( 6 Mayis’ta ) hıdırlez için, ve şıfa için, şimdi bu türbe yapılan yol kenarındaki dükkanların arkasında kalmıştır, ve 1959 yılından itibaren şeyhsiz ve bakımcısız kalmıştır. Burunsuz babanın Muhacir mahallesindeki türbesi de Halveti tarikatının bir parçası idi, bu türbede Muhovça’lı Şeyh Ramiz defnedildi. Geçirdiği burun hastalığından dolayı,burunsuz kalmıştı, ve bu yüzden Burunsuz baba tekkesi olarak kalmıştır.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7398.JPG
 
Sadi Tekkesi Muhacir mahallesinde bir zamanlar Mustafa Doburçan’ın, Mehmetali’nin Ahmet, Bayram Çavuş Novobırdalı’nın,Tsuskiç’lerin ve Kahraman’ın bahçelerinin bulunduğu bölgededir. Bu tekke 1881 yılında Şeyh İslam Leskovça’dan gelerek inşa etti. Burada tekke ve türbe bulunmaktadır. Tekke kare şeklindedir, ve iki odası bulunmaktadır. Semahane odası ve meydan odası. Tekke kitap alanvnda zengindi. Bu tekke zikir için çok ziyaret edildi, ziyaretler muhacirler tarafından da 1878 yıllarından sonra oluyordu. 1268 yılı defternamesine göre anamorava bölgesinde 7700 muhacir yerleşmiş. 1996 yılında bu tekkenin onarımı Şeyh Tefik’in oğlu Alihaydar ve Şevçet Mehmet tarafından gerçekleşmiştir. 2003 yılında belirsiz kişiler tarafından kundaklanır. Türbe tekke ile aynı hizadadır, kare şeklindedir, ve içinde Şeyh Islam’ın, Şeyh Rahman’ın, Şeyh Emin’in, Şeyh Tefik Tsana’nın ve Koretinli Faik Tsana’nın mezarları bulunmaktadır. Türbenin önünde su kuyusu vardır. Bahçede Muridi Haydar Gagintsa, bir çocuğu Ülfet isminde ve Şeyh Tefik’in eşinin mezarları bulunur.  Bu tekkenin bakımını rahmetli Alihaydar – Şeyh Tefik’in oğlu yapıyordu. Bugün ise Muhamed, Şeyh Tefik’in oğlu bakıyor. Bu tekke için Gilan’da yaşayan Ramabaya ailesi de ilgileniyor. Hıdırlez günü 6 mayıs’ta yoğun ziyaretler oluyor bu tekkede.Buyanovça’nın Nasale köyündeki Sadi Tekkesi ile bu tekke arasında çok iyi bir işbirliği vardı, Şeyh Hüseyin ile, Cakova’daki sadi tekkesi ile de işbirliği içerisindeydi. Sadi tarikatı Rifai tarikatının bir dalıdır. Savaştan sonra kundaklanan tekke 2012 yılında çagdaş bir modelle tekrar inşa edilir.

Hüsen Mila’nin Evi       
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7399.JPGC:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7400.JPG
Paşa veya Bey için iki tipik elementte ev vardı. Hüsen Mila Hafiz Paşa tarafından binbaşı olarak göreve getirildi. Bu konut Atik Mahallesinde bulunuyordu. Haremliği vardı, ve bugün müzik okulu binası olarak kullanılıyor, ve selamlığı vardı bugün Oklap’ların evi olarak tanınır. Bu iki bina 1884 yılında inşa edilmiştir. Haremliğin selamlıkla fiziksel bağlantısı vardı ( arka tarafta bir kapı bulunuyordu ). Selamlığın arka tarafında sadece küçük bir penceresi vardı. Hüsen Mila’nın oğlu Beytullah idi, kızı da İlyas Bey ile evli idi. Iyi bir bağışçı olarak ta tanınıyordu. Sultan Reşat’ın ziyareti esnasında Beytullah Bey’e 300 altın lira Sehzade Camiinin tamamlanması için bağışta bulunur. Haremlik binası Balets çeşmesine, ve Aguşagalar’ın bahçelerine bakardı. Hüsen Mila’nın komşuları Novobırdalılardan Hüsen Turudiya, Fehmi Curri Kasap, Hasim Hüzeyiz öğretmenin dedesi. Haremlik iki katlıydı ve alçak bir bodrumu vardı. Birinci katında uç odası bulunuyordu, ve tavanları ahşaptı ve işlemeleri yoktu, birinci katın odalarında uç taraftan da pencereleri vardı. Arka tarafta perncere yoktu, çünkü arka tarafta Hüsni Turudia yaşıyordu. Birinci katta girişte geniş bir hol vardı, ve iki taraftan da ikinci kata çıkan merdivenleri vardı. Odalar yaşam ve iş maksatlı kullanılmıştır, sağdan ikinci odada ocak, ve diğer mutfak gereçleri bulunuyordu,ilk odalar ise günlük istirahat odaları olarak kullanılmaktaydı.ikinci katta sağ tarafta genişligi 3m x 1,5m olan bir mutfak bulunuyordu,ve alt katta hazırlanan yemekler oraya götürülüp oradan veriliyordu. Koridorda 30cm’lik bir oturma yeri ( trapazan ) vardı,samanla doldurulmuş yastıkları yandan vardı, ve ebru işlemeli kumaş ile sarılıydı, beyaz yaygıları ve dantel süslemeliydiler. Hem sağ tarafı hem de sol tarafı görebilecek yerde yapılmıştı. Trapazanın döşemesi yana işlemeli idi, ısınma mangalı ve maşası duruyordu.
Sağ tarafta Hüsen Mila’nın odası bulunuyordu, ve odanın sağ tarafında yüklük ( dolap ) vardı. Yüklükte yorganlar ve çarşaflar yerleşmiştir. Tavan şişe tavan tarzıydı, ve aydınlatması vardı. Ahvaplarda ağaç dalları ve yaprakları oymacılık kullanılarak çizilmişti. Ve ortada bir dilimi ayrı bir şekilde bir karpuz işlenmisti. Tavanın üç köşesinde de destek tahtası vardı ve kısa bir süreliğine raf olarak ta kullanılıyordu. Merdivenlerin yanındakı ilk oda klasik odaydı, hiçbir dekorasyonu yoktur. İkinci oda daha büyüktür, ve burada ailenin diğer fertleri için yatakhane olarak kullanılmaktaydı. Yüklük anlamında zengin bir odaydı diyebiliriz, kendi banyosu ( cirizi ) vardı, mükemmel işlemeli şişe tavanı vardı, küçük kare şeklinde ve çiçek desenleri vardı.
Haremliğin birinci katında hazırlanan yemekler arka tarafta bulunan küçük kapıdan ( kapıcıktan ) iki katlı olan selamlık binasına gönderiliyordu. Selamlık bodrumsuz iki katlı bir binaydı. Birinci katında misafirlerin atlarını bırakmaları için ahır gibi kullanılıyordu. İkinci katında ise üç odası ve trapazanı bulunuyordu. Selamlıktaki trapazan haremliğin trapazanıyla aynıydı. Odalarda aynı şişe tavan süslemesi mevcuttu,  10mx10m ölçülerinde kare şeklindeydi. Sadece sol odasının bahçeyi gören penceresi vardı. Yüklükleri vardı ve yüklüklerin içinde cirizi ( banyosu ) bulunuyordu. 1912 yılından sonra daha doğrusu Balkan savaşlarından sonra Beytullah Bey selamlığı Hüseyin Oklap’a satar. Hüseyin Oklap’ın dort eşi vardı, çocukları, Hüseyin, Durmiş, Fahruş, ve Faik idi. Bunların çoğu İstanbul, ve İzmir’e goç etti. Fahruş Oklap Gilan’da yaşamış ve burada hayatını kaybetmiştir. Fahruş Oklap’ın oğlu eski Haremlik binasını yıkar, ve yenisini aynı görünümde inşa eder. Haremlik Maliçay’ların Hayrettin’e satılır ve kendisi 1957 yılına kadar orada yaşamını sürdürvr. Ramiz Longu’nun yeğeninin 1944 yılında vurulmasından sonra Hayrettin’in ailesine devlet baskı uygular. Aluş ailesi ile, ve Ramiz Longu ( tuccarın ) 1957 yılında Istanbul’a göç ederler ve sonra soyadlarını Kaya alırlar. Bu aileden sadece Arif Klaiç ile evli olan bir kız kalır. Sonradan selamlık ilköğretim okulu olarak hizmet vermiştir, arnavut ve türk sınıfları eğitim görüyordu. Sağlık ocagı olarak ta hizmet etti, daha sonra da müzik okulu olarak bu bina hizmet vermiştir.  Binada yapılan düzeltmeler, özellikle catı kısmında binanın orjinalliğini yok etmiştir. Hüsen Mila’nın yeğeni Siri 1957 yılında İzmir’e göç eder.
KAYMAKAM KONAĞI
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7401.JPG

Kaymakam konağı daha sonra eski belediye olarak hizmet etti, sonra da Srez’in evi idi. En son Belediye başkanlığı binası olarak hizmet etti. Bu bina Çiftlik Mahallesinde bulunur. 1941 yılları öncesi bu cadde, General Yankoviç , 1945 yıllarından sonra Boris Kidriç, günümüzde ise Ziya Şemsiu caddesi olarak geçiyor. Bir zamanlar bu bina Amir Gırça- Dizdar’ın evi karşısındaydı. O cıvarlarda İlyaz Beg Cinol’un ve Aynovça’li Pera Avukat’ın evleri idi. Oralarda Adem Aga ve Yahya Aga’nın evleri de vardı, ve Bezistan yakındı. Bu binanın yanında halkın adlandırdığı Srez çeşmesi bulunuyordu. Bina inşaatına 1875 yılında başlandı, ki o zamanlar şehir kaza statüsünü kazanmış ve kaza kaymakamı olması zorunluluğu getirilmiş. İlk kaymakam Mustafa Bey idi ve 1296/1876 yılından kaymakamdı. 1912 yılına kadar kaymakamlık yapan kişiler:
1300/1880  Kadir Aga
1302/1882  Şerif Efendi
1304/ 1884  Şakir Efendi
1311/ 1891  Rasim Efendi
1314/1894  Halid Efendi Dizdar
1318/ 1898 Mehmet Eşref Efendi  üç dönem hizmet etti.
  1878 yılın ocak ve şubat  ayının 25 günlük arasında Albay Radomir Putnik ve sırp askerleri şehre girdiklerinde Mustafa Bey kaymakamlık görevini tamamlayamaz. Kaymakamlıkta çalışan memurlar meclis işleri dışında şehrin ve bezistanın muhasebe işleri ile de uğraşıyorlardı. Şehzade camiinin, Şadırvanın, ve Bezistanın yakın olması sebebi ile bu yerde kaymakamlık binası yapılmıştır. Bahsi geçen binanın bodrum katı vardır ve arkadan bir kapısı mevcuttur. Bu bodrum katının iki küçük penceresi vardır ve depo olarak kullanılmıştır. Bodrum katının üstünde iki kat vardı ve her katın yan duvarlarında 11’er pencere bulunuyordu.  Arka taraftaki pencere sıralaması 1+2+1 pencere, ön tarafta da ilk katta giriş kapısı vardı ve 1+1 pencere. İkinci katta 1+1+2+1+1 pencere, ve bütün pencereler aynı boyuttaydı. Binanın dışında pencerelerin üstünde üçgen şeklinde bir dekor vardı. Çatının altında da çift sıralı ahşap cıkışi vardı.  İkinci katın her iki tarafında birer geniş odası bulunuyordu, ve karşıda bir oda vardı,bu odada kaymakamın ofisi bulunuyordu, pencereleri caddeye bakıyordu. Srez çeşmesi istikametine bakıyordu. Birinci katında dört oda vardı,iki tarafta da aynı şekilde. 1946 yılından sonra  Abaz Ayeti-Bukoviki’nin başkanlığını yaptığı bölge ofisi idi. Halk savunması ve bölge savunma hizmeti bu binayı kullandı. Bu binanın önunde halk tarafindan meşhur olan Srez çeşmesi bulunuyordu.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7402.JPG
REDİFHANE – Asker ve yedek asker kışlası Gümrükhane denilen yerdeydi, Şehitler mezarlığı karşısında, günümüzde otogarın bulunduğu yerde. Redif Asker Mansuri kararı ile ser askeri Riza Paşa Gilan ilçesinde redif/yedek asker/ birimlerini oluşturur. Osmanlı İmparatorluğu kararı ile 1900 yılında 2 bina inşa edilir. Redifhane Ferizovik (günümüzde Ferizay ) yolunun kenarındaydı. Birinci binada yatakhaneler vardı ve yedek-redif askerler yatıyordu, günümüzde LDK parti binasının olduğu yer de onbaşı, yüzbaşı, ve binbaşı ofisleri bulunuyordu. Redifhanenin ilk katında ve ikinci katında iki büyük oda bulunuyordu, ikinci binada ise birinci  ve ikinci katta birkaç ofisi bulunuyordu. Rediflerin komutanı binbaşı Mustafa Efendi idi, yüzbaşı ise Fazli Aga,Halil Efendi, Cemal Efendi, ve Hasan Aga. Bu binayı 16 Haziran 1911 yılında Sultan Reşat yaveri Ömer Naci ve heyeti bulundu. Ömer Naci Şehzade Camiinin tamamlanması için 300 altın lira bağışta bulundu, ve Beytullah Bey aracılığı ile camiinin müftüsüne teslim edildi. Sultan Reşat ve heyetinin gelişi için Zafer Kapısı yapıldı, ve bu kapı Sultanin Selanik’te indiğinde hazırlanan kapı ile aynı niteliklere sahip idi. Mareşal Fevzi Çakmak’ın notlarına göre Omer Seyfettin, ve gazeteci Kijevska Misl Leon Troçki, Kumanova savaşında önce birkaç kez ziyaret etmiş, ve burada Geylan ( Gilan ) redif bölüğü’nun rolü büyük idi. Fevzi Cakmak aynı zamanda burada ilk defa Kumanova savaşı için askeri haritayı yaptı. Birinci Balkan savaşı’ndan sonra bu binalar depo olarak kullanıldı, ve karşısında bulunan şehit mezarlığı ( günümüzde otogar ) onları sırp hükümeti yıktı. 1946 yılından sonra bahsi geçen binalar, bölge hastanesine dönüştürvlür. 1970 yılına kadar bu binalar kullanılır, ve 1970 yıllarından sonra farklı maksatlar için kullanılmaya devam edilmştir, işçi eğitme merkezi, işçi haklari ofisleri, doğum belgeleri ofisi, ve 1999 yılından sonra Redifhane kısmı ( bir zamanlar subayların ofisi ) LDK şubesi olur, Sehit olmuş veya vefat etmiş redifler karşıda bulunan asker mezarlığında defnedilmişti ( bugün otogarın bulunduğu alan ). Ve bunu 1900 yıllarına ait fotoğraflarda görülmektedir.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7404.JPG

AGUŞAGALAR’IN EVİAtik mahallesinde askeri kışlanın, Atik Camiinin, ve Helveti Tekkesi’nin yakınlarındaydı. Aguşagalar Helveti tarikatının üyeleri idi, ki daha önce Yanova’da da aynı tarikattandılar. 1949 yılına kadar onların toprakları günümüzün Ekonomi lisesinin, şehir stadının, lise okullarının, öğrenci yurdunun, ve balets çeşmesine kadar uzanan bütün topraklar halk tarafından onların olduğu bilinmekteydi. Önce 1949 yılında ekonomi lisesi binasını inşa etmek için topraklarına el konulmuş, daha sonra 1967 yılında stadın yapılması için topraklarına el konulmuş, 1972 yılında fen lisesi binası için topraklarına el konulmuş, bütün bunların aksine kendi evlerinin onarımı için o zamanki yönetim izin vermemiş, ve bu haksızlık için Kosova meclisine kadar şikayette bulunmuş,ama bir başarı olmamış, ve evlerini İrfan ve Taip Sermaca’ya satarlar.
Aguşagalar’ın evi iki katlı idi, ve ikinci katında Muhacir mahallesine,ana caddeye bakan üç penceresi bulunuyordu. Birinci katta da aynı tarafa bakan 50x50cm. ölçülerinde 2 küçük penceresi vardı. Ön tarafında bahçesi vardı,  birinci katın bir tarafına 2 , diğer tarafında da 2 pencere vardı. İkinci katın iki tarafında da 3’er penceresi bulunuyordu. Yola bakan odaların  büyüklüğü 30 m2 cıvarındaydı. Tavanları ahşap işlemeydi, ama şişe tavan modeli değildi. Yüklükleri ve minderleri bulunuyordu. Arka taraftaki iki oda ise sadeydi. Aguşagalar’ın şehirde bol toprakları vardı, ve bu toprakların hepsi verimliydi, yada çayırdı.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7405.JPG

Hak Efendinin Evi
Günümüzde Remnik’li  Ramiz Başa’nin yeğeni Bayram Remnik’in oğlu Zekeriya Abdullah’ın evidir. Bu ev çiftik mahallesinde bulunur,daha sonra Musa Zaymi sokaği adını almıştır. Bu mahallenin başında Doburcan’lı Faruk Mustafa- Yemen yaşamıştır. Siricanlı ailesi, Vehbi, Ilmi, ve Süleyman 1959 yılında İstanbul, ve Bursa’ya göç ederler. Hakkı Efendi’nin üç çocuğu vardı ve çok zekilerdi. İkinci dünya savaşından sonra 1945 yıllarında Mahmut Efendi Kosova’nın ilk eczacısıydı, Kenan profesör,ve 1958li yıllarda aynı zamanda oyunculuk ta yaptı. Kendisi Efes Basketbol Kulübü antrönörü Oktay Mahmut’un ve o zamanlar öğretmenlik yapan Kevser’in babasıdır. Hakkı Efendi türkoloji profesörü  Sebahat hanım ile Priştine’ye taşınırlar, oğulları, eczacı Deniz, ve Suat ile. Kenan ise eşi Ayten ile Üsküp’e taşınırlar. Bu ev Pasyan’lı Stoyan Buyiç’e ve İbrahim Çerim’e satılır. İbrahim Çerim -Gainse’ye 1961 yılında satılan kısvm 1970li yıllara kadar aynı idi. Pasyan’lı Buyiç’lere satılan kısım ise Ziya Pasul’a ( Ziya Fasulye’ye ) satılır. Ziya sonra Bayram Remnik’e – Zekeriya Abdullahın babasına satar. Ev ( bahçe ) 835m2 genişliğindedir. Bu evin biçimi dolma ev şeklindedir, ve bahçesi Banya nehrinyle sınırlıydı. Bu bahçenin komşulara çıkan üç kapısı vardı. Biri Süleyman istikametinde, biri Faik Oklap istikametinde ve biri banya nehri istikametine çikiyordu. Ev 1302 h.y. inşa edilmiştir, ve iki katlıdır. Ve ikinci katında temel hizasının dışına doğru çıkan trapazanı ( sefalık ) vardır. Binanın içinde 3m genişliğinde dar bir hol vardır,s tarafında ikinci kata çıkıslı merdivenler bulunuyor. Birinci katta iki oda vardır. Odaların yüksekliği 1.80cm’dir. çiftli pencereler evin ön tarafını görür. Bu kat genelde yemek hazırlamak için ve depo olarak kullanılmıştır. Evin duvarlarının genişliği 60cm’dir. Merdivenler ahşaptan yapılmıştır ve işlemeli korkulukları vardır. Hol T harfi şeklindedir,ve trapazan-sefalık görülür. Orada çeyiz sandığı da bulunur,tavanlar da şişe tavan işlemeli olduğu görulmektedir. 1,80x1,80 mavi ve sarı renkte çiçek şeklindedir. Bu bölüm holdan 30cm daha yüksektir. Kadife kaplamalı samanla doldurulmuş yastıklar bulunmaktadır. Ve onların üst tarafı da yaygı ile kaplamalıdır.holun sonunda banyo ve tuvalet bulunur.holun hemen sağında bir oda bulunur ve büyüklüğü 4mx5m’dir. Bahçeye bakan pencereleri var, ve tavan tahta kaplama işlemesizdir.
Holun karşısında 3mx4m  sade bir oda bulunmaktadır.Sol tarafında da iki oda bulunmaktadır, ve birinde herhangi bir antik veya dizayn değeri olmayan. Sol tarafta bulunan bir oda büyük, antik, ve dizayn zenginliğine sahiptir. Ve 1302 h.y. inşaa edilmiştir. 1,20m yüksekliğinde bir mihrabı bulunmaktadır. Çiçekleri yansıtan bir renkte boyanmış.Mihrabın üstünde Allah ve Muhamed levhaları vardır. Mihrabın sağında ve solunda pencereler bulunmaktadır. Duvarların içine doğru yapılmış yüklükler kapının sağ tarafında bulunmaktadır, ve ilk yüklük çift kapılıdır,ikinci yüklük tek kapılı, ve sonunda da ciriz-hamamcık ( banyo ) bulunmaktadır. Giriş kapısının olduğu duvarda kare şeklinde iki işleme vardır. 180x120m’lik ölçülerde, kenarlarında ve ortasında birer çiçek görülür. Karelerin kenarlarında çizilmiş olan çiçekler defne çiçekleridir.  1970’li yıllarından sonra uzun bir süre bu duvar, duvar kağıdı ile kaplıydı,tül perdeleri vardı, kenarlada da çiçek şeklinde toplanmış kadife perdeler bulunmaktadır. Bu odanın ayrıcalığı üç seviyeli tavanın çerçevesidir.ve köşelerde dört adet üçgen şeklinde dekorasyonlar mevcuttur. Ve ahşap kısımlarının ortasında çiçek oyması vardır. İkinci seviyesindeki ahşap 35cm genişliğindedir, ve odanın bir koşesinden diğer koşesine kadar uzanır, ve altı yapraklı çiçekler çizilmiştir, ve yasemin çiçeği de beyaz renktedir. Şişe tavan yuvarlak şekildedir, ve tavanın derinliğinin görünümünü verir.  30x20cm’lik ölçülerde 25 kare işlemesi bulunmaktadır, ve ortada bulunan bu kareler tavana güzel şeklini vermektedir. Bu karelerin 4 tanesinde de arapça yazıları, ve birinde altı köşeli yıldız,birinde 1302 h.y. yazar ve binanın yapıldığı seneyi işaretler. Diğer  6 karede yaprakları açmış çiçekler bulunur. Avizenin bulunduğu ortadaki kare benzersiz bir çalışmadır. Diğer 19 kare işlemelerde ise odun oymacılığı kullanılmıştır. Aynı tavanı Hamdi Şeyh’lerin Mola Mehmet’te bulmak mümkündür. Şişe tavanın köşelerinde olan üçgenlerin ortasında 15cm uzunluğunda bir tahta vardır, ve her iki taraftan delikleri bulunmaktadır ve bu ortaya çıkmış derinlik tavanın güzelliğini arttırmış, ve ustalığın başarısını göstermektedir.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7408.JPG
Maluş Aga’nın Evi 

Bu evde çeşme de bulunurdu, ki çiftlik mahallesi sakinleri bu çeşmeden faydalandı. Mahmut Mahmut,  Hakı Efendi’nin oğlunun merkezde bulunan türk mezarlıkları civarında eczanesi vardı. Mahmut Efendi Priştine’de vefat eder, eşi sebahat o zaman türkçe dersi öğretmeni idi “ Musa Zaymi” ilköğretim okulunda ve Priştine fakültesinde. Sebahat öğretmen de Priştine’de vefat eder. Kenan eşi Ayten ile ve oğlu Oktay ile Üsküp’ten İstanbul’a göç ederler, Kevser Ohri’de yaşamaya devam eder. Bugün bu evin sahibi  Zekeriya  Abdullahu, kendisi birçok yazının editörüdür ve Drita dergisinin de editörüdür. Bu evde şehrin en güzel baklavaları yapılır.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7409.JPG
Fahrettin Şerif’in  Evi
Benzer evlerden şehrin farklı yerlerinde bulunmaktaydı, Doburçan’lı Fahruk’un ve Mustafa’nın evi Musa Zaymi sokağının başında, Sülcevs’lerin evi Çiftlik mahallesinin karşısında idi,  Adilovsa’ların evi, Adem Aga’nın ve Yahya Aga’nın evi Postahane’nin olduğu yerde, Sabit Maksut’un evi Atik Mahallesinde, daha sonra Piştol mahallesi olarak biliniyor ( tabanca şeklinde olduğu için bu isim koyulmuştur ), Aslan Aga’nın evi merkezde, Mola Mehmet’in evi Atik Camiinin karşısında, Radançiç’lerin evi Klise’de bulunuyor, Dimiç’lerin Klise’nin karşısındaki evleri, Daniç’lerin Varos’taki evleri, Sahit Aga’nın evi, Rasit Aga’nın Hura Hamamı karşısındaki evi, Hüdayet Efendi’nin şu anki KEDS kurumu arkasındaki evi, Dizdar’ların şu anki merkez postahanesinin bulunduğu yerdeki evi, Müzik okulunun karşısındaki Maliç Aga’nın evi. 1919-1925 dönemleri arasında oriyetal tek katlı ve çatısını bağlayan duvarda genelde inşaat yılı yazılan evler yerini almaya başladı. Bunları genelde şehirde yerleşen sırp aileleri inşa ederlerdi.  Barok tarzında Hotel Union şeklinde üç hane inşa edilir, bu evlerden biri Arşiç’lerin idi ve Şehzade camii civarında bulunuyordu, sonra banka olarak hizmet verdi, ve diğer ev Milenkoviç’lerin Masketar Köprüsü’nün yanında idi. 1949 yılında bu evlerin her ikisi de yıkılır. Gata Siminoviç’in evi park civarında idi ve 1964 yılında bu da yıkıldı. 1919 yılında Hotel Evropa Kotse Maymun tarafından inşa edilir, 1971 yılında Yosip Broz Tito’nun Gilan’ı resmi ziyaretinden sonra Hotel Evropa yıkılır ve yerine yeni bina inşa edilir. 1931 yılında Vuk Karaciç ilkoğretim okulu inşa edilir, ve 1912 yılından sonra merkezde inşa edilen ilk okul ünvanına sahip idi. Bu binanın özelliklerinden biri Gata Siminoviç’in binasının modelini örnek alması idi, ve bir zamanlar  yüksek makamlar bu evin balkonuna çıkıp halka hitab ediyordu. Böylelikle bugün geçmişe yönelik kanıtlarda bir kaç küçük iz kalmıştır. Bu şehirde doğanlara ve pazara veya panayire gelen köy halkı arasında sadece anı olarak kalmıştır.
Aziz Nikola Klisesi
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7410.JPG

1861 yılında inşa edilmiştir,klisenin duvar köşelerinde böyle yazıyor. Türk belgelerinde 1896 yili vilayet salnamesinde Osmanlı hükümeti tarafından onarım bütçe onayı verilmiştir. Ve 9 Nisan 1898 yılında devlet kasası sorumlusu Tahsin tarafından imzalanır, ve kiliseye bakan müslüman evlerinin camlarının kapatılması emrini verir. Inşa edildiği yıllarda en çekici bir bina halinde idi. Zariye Popoviç tarafından inşa edildiği zaman mimari tarafından gerçekten çok çekici bir binaydı.  Aziz Nikola klisesi Varoş mahallesinin aşağı tarafında yapılmıştır, ve üç girişi bulunuyordu. Su an resmi olan giriş kapısı, ve iki kapısı da Musa Zaymi ilköğretim okulu tarafında idi. 1960 yılı itibari ile son iki giriş kapatılmıştır. Kliseye Turtiç ailesinin duvarında bulunan küçük kapılar ( kapıcıklar ) dan da giriliyordu. Miça Kırstiç, eczacı, ve Mile Arsiç’in evlerinden de kiliseye girişi vardı. Klise yakınlarında Radançiç’ler ve halk arasında bilnen Partizan Salonu bulunuyordu. 1938 yılında klisenin çan kulesi inşa edilmiştir. Sırp literatüre saat kulesinin bulunduğu yerde bir zamanlar Aziz Yovan klisesinin bulunduğu yönünde spekülasyonlar vardır, ki böyle bir iddaa hiçbir Osmanlı belgesinde bulunamamış.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7411.JPG

1262 h.y. defternamesinde Gilan’ın 1070 nüfusu vardı, ve hristiyanlara ait 115 hane ve 575 nüfusu vardı. 1314/1886 yılı defternamesinde 887 hristiyan nüfus vardı. Hristiyan nüfusu genelde Varoş mahallesinde yerleşmiştir, şehrin diğer mahallelerinde hristiyan aileleri olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.  Klise yakınlarında ilk sırp okulu inşa edilir, ve 1945 yıllarından sonra Partizan Salonu olarak tanınır, ve burada gençlik birliği yerleşmişti. Klise binası 4 kısımdan oluşmuştur. Klise, saat kulesi, çeşme, ve rahiplerin odaları. Klise 1861 yılında inşa edildi, çeşme 1933 yılında, çan kulesi-saat kulesi 1938 yılında.  Klisenin ölçüleri 20mx 10m ve üç seviyelidir. Birinci seviyesi taşlarla yapılmıştır ve ön tarafında görülür ve 7 harçlıdır, çan kulesi 4 harçlıdır,  ön tarafında ana kapı bulunmaktadır, ve yardımcı kapıdan da ikonstasın arka bölümüne gidilir. Çan kulesi tarafında bir kapı daha vardır. Ön tarafın her iki kapısında da işlenmiş iki mermer parçası bulunmaktadır. Üstünde klisenin yapımında bulunan yatırımcıların-bağışçıların isimleri yazıyor. Klisenin koşelerinde oyulmuş figürler bulunmaktadır, insan kafası veya aslan vücudu şeklinde.  Sağ koşesinde ikinci seviyenin başladığı yerde, kitabe bulunmaktadır, ve üzerinde 1861 yani inşaat yılı yazmaktadır. Birinci katında 7 pencere bulunmaktadır,kare şeklinde ve 60x50cm parmaklıklıdır. Çan kulesi tarafında haç şeklinde 2 pencere bulunmaktadır, ve ortasında kare şeklinde. İkinci seviyenin yarım yuvarlak ( oval ) bir şekli vardır, yüksekliği 1,5metre. Ve bir haç bulunur. Bu seviyenin ön tarafında haç şeklinde 7 penceresi bulunur. Ve çan kulesi tarafında da haç şeklinde 2 penceresi, ve kare şeklinde bir penceresi bulunur. Üçüncü seviyesinde haç şeklinde 7 penceresi vardır, sol tarafında ise haç şeklinde sadece bir penceresi bulunur. Klise çatısının tamamı kiremit kaplıdır, aynı pencereler klisenin arka tarafında da bulunmaktadır, yardımcı kapısında ikonstasit bölümün arkasında giden yönde sadece birer pencere bulunur. Klisenin girişinin hemen sağında ikonstas bulunur ve çok ikon bulunmaktadır. İkonstasın arkasında masa üzerinde A-4 formatında ikonlar yer almaktadır, ve Ortodoksların her bayramı için belirlidir. Sol tarafında hayat bulunmaktadır,ve ziyaretçilerin göz odağıdır. Ziyaretçiler klisenin hayat bölümünde durur. Klisenin en güzel tarafı üc kubbededir,ferahlatıcı ve benzersiz çizimleri vardır, ve 1861 yılından itibaren aynıdır. Aziz Nikola klisesi 2002 depreminde zarar görmuş,ve duvarlarda çatlama meydana gelmiştir. 2012 yılında bahçe duvarlarının tadilatı-onarımı yapıldı, taş parke ile klisenin bahçesi döşendi, ve bahçede çim ve diğer dekorasyonlar Kosova Hükümeti tarafından yapılmıştır. Aziz Nikola klisesi Prizren piskoposluğuna bağlıdır. Ve ilk rahib Vaso Popoviç idi. Bu kilisede bir zamanlar cenaze törenleri, nikahlar, ve bayram kutlamaları yapılırdı.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7413.JPG
Çan kulesi 1938 yılında inşa edildi, ve 4x4m ölçülerindedir. Birinci seviyesi 3.5m’dir, ve oyma taşlarla yapılmıştır. Ikinci seviyesi tuğla ile yapılmıştır. Doğu tarafında giriş için kullanılan çift kapısı vardır. Uçüncü seviyede duvarlarının dört tarafında camı olmayan pencereleri vardır. 30x120cm büyüklüğünde. Birinci katında tekli, ikinci katında çiftli, üçüncü katında üçlü. Tuğlalı bölüm 18 metre yüksekliktedir. Çatısı kırmızı kiremitlidir ve ucunda ortodoks haçı bulunur. Üçlü pencerelerin üstünde duvarların dört yanında da birer saat bulunur. Bu saatler ile ilgili çok söylenti mevcuttur, şehrin eski saat kulesinden alınmıştır,ama deliller yok. Biliniyor ki saat kulesi 1923 yılında yıkıldı.hiçbir belgede saat kulesinin 4 saati var olduğuna dair bir bilgi mevcut değildir. Çan kulesi yanında 1912 yılına ait iki mezar bulunur. Ve karşı tarafında da bağışçılara ait birkaç mezar daha bulunmaktadır. Klisenin arka tarafında Gilan’lı birkaç vatandaşın mezarları bulunuyor. 1262h.y. defternamesinde sırp kesim 115 hane ve 575 nüfustu. Bu kliseyi 1878 yılında Rudnik bölge komutanı Radomir Putnik ziyaret etmiştir. 1912 yılında, Balkan savaşları esnasında Anri Barbus,Lav Troçki, ve Priştine’li sırp konsoloslar. Sırp literatüre ilk sırada Gilan’lı yazar Zariye Popoviç’in bu kliseden önce bir klise daha olduğunu ve Aziz Yovan adını taşıdığına dair spekülasyon yapılıyordu. Ve bugün o yerde büyük mağaza bulunmaktadır. Bununla ilgili kesin bilgi yok ve olası ihtimali düşürüyor.
Şehirden halkın Türkiye’ye, Üsküp’e, Priştine’ye, doğru büyük göçleri başladı. Şehirde yaşamış çok sayıda aile göç etti, Medinaga’lar,Müyezinler,Maliçay’lar, İbrahimmeh’ler Zerger’ler, Siriçan’lar,Culkovit’ler,Kika’lar. Yarısı burada kalan aileler de: Mehmetali’ler,Avdovit’ler, Dizdar’lar, Oklap’lar, Nuredinaga’lar. Sırbistan’a göç eden sırp aileleri ise Popoviç’ler, Kataniç’ler, Neşiç’ler, Bivolareviç’ler, Dimiç’ler, Cuckiç’ler. Birçok çerkez aile Türkiye’ye göç etti, rom aileler ise Makedonya’ya ve Sırbistan’a göç etti. Eski semtlerin isimleri de yok oldu. Şeker mahallesi, Çarşı mahallesi, Karadak mahallesi, Çiftlik mahallesi, Masuriça Mahallesi. Toprakların isimlerle ayrılmış kültürü de yok oldu, lokva toprakları, drenekler, çerkezler, gajanya, Nuredin Aga’nın toprakları, Aguşaga’ların çayırları, Karaman’ın toprakları… böylelikle eski Gilan şehri de yok oldu, çünkü kendi odaklarını terkedip gidiyorlardı. Şehrin eski gelenekleri ve adetleri de yok oldu, boynuzlu koç, defleri ile Necmiye ve Çelebi, komşunların giriş kapıları kilitlendi, sahur pideleri yok oldu, kaldırım yok oldu, değirmenleri yok ettiler, şehrin karnavalı yok oldu, şehrin dört tarafındaki nehirleri betonla kapattılar,eski zanaatlar da yok oldu, şaraçlar, takyacılar,kerpiçciler,semerciler,arabacılar,demirciler, çarıkçılar, urgancılar, nalıncılar, terlikçiler, sobacılar. Bu zanaatçıların çocukları eski kuşakların zanaatını almadılar. Acımadan geçmisi ezip geçti yenilikler. Raşit trompeti ile öldü, Cevat akordiyonu ile, Neca ve Raba birçok gencin düğününde çaldıkları defleri ile öldü, ve birkaç Gilan’lı için sadece hatıralarda kaldı.
Bir fincan kahve içiyorum, kayıtları 20 sene.
Üç bardak çay içiyorum hatırası 40 sene.
Geçmişler,unutulanlar. Halk söylüyor. Masketar köprüsünden ne su geçti… Raşit Saliçeviç şehrin müzik duayeni şöyle demişti:
Ben Gilan’ı çok seviyorum, çünkü orada 83 yılımı geçirdim.

LİTERATÜR:

Literatür yazarda bulunabilir.