Monday, January 5, 2015

GİLAN HATIRA KÜTÜPHANESİ ( Birinci Bölüm )

HATIRA KÜTÜPHANESİ
Dr. ŞEVÇET  Ramuş  MEHMET
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7343.JPG
 Gilan şehir merkezi 1927 yılında

 Şevçet Ramuş Mehmet



         06  ŞEHRİ İÇİN VERİ DOSYASI
C:\Users\Kenan\Desktop\60193_117974611591018_3961688_n.jpg
1982 yılında Gilan şehir merkezi  
  
                       1912 yılı ile 1950li yılları arasındaki dönem şehrin en   gaddar dönemi idi, Gilan şehrinin simgesi olan birçok yapı yerle bir oldu. Benzer aşınma 2000’li yıllarından sonra da yaşandı eskavatör dönemi olarak ta bilinir.C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7356.JPG

Hamdişeyhlerin Helveti Tekkesi
  1912 yılından itibaren, yani Balkan savaşından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun çekilmesinden sonra Sırp hükümeti kurulur ve yavaş yavaş şehrin sembolü ( imajı ) olan yapıların yıkımına başlanır. Şadırvanın, Saat kulesi olarak ta bilinen selamlık resimlerde hatıra olarak kaldı. Bu zamanlarda şehirde büyük inşaatlar başlar, Helveti tekkesi, ve Atik camiinin inşaatı 1818 yılında helveti ve ilk mualim olan Hasan Ahmet Arabistan tarafından ve zamanın Üsküp Valisinden görevlendirilmiş Dindar’lardan İbrahim yardımda bulunmuştur. Arapoğlu önce Şilovo istikametinde bir çayırda kuyu ve değirmen inşa eder, ve çayıra Arap çayırı ve Arap değirmeni denirdi. Helveti tekkesi’nin ve Atik camii’nin bulunduğu bölgeye 1945’li yıllarına kadar Arap Mahallesi denildi. Halveti Arapoğlu’nun kökeni Serres/Yunanistan’dan idi, ki o zaman Bulgaristan’ın Küstendil helvetileri ile birlikte büyük helveti merkezini teşkil ediyorlardı. Serres/Yunanistan’dan önce Diber/Makedonya’da görev yapan Arapoğlu helvet yolculuğu bizim şehre Gilan’a getirmiş ve burada da vefat etmiştir. Kardeşi Ali Hacı Arabistan, oğlu Derviş Nasır ile Priştine’ye yerleşirler. Atik camii’nin inşaatı için model olarak Ohri’deki camiyi almıştır. Böylelikle 8 köşeli cami inşa edilir ve bu şekil nadir görülmektedir. Atik camii’nin büyüklüğu 10m x 10m. Kubbe yüksekliği 13 metre, duvar kalınlığı 70cm. İlk katında 10 pencere, ikinci katında 11 pencere, caminin tavanı 8 köşeliydi ve güneş ışınlarını tanımlardı. Tavan kısmında kubbenin 8 köşesinde yatık şekilde 8 adet ahşap vardı ve 15 şerit işlemeli idi. Kubbenin merkez noktaya dönüşümlü şekilde 5 kanatlı 8 adet üçgeni bulunmaktadır. Pencereler dekorasyonluydu
İlk katın çift şekilde olan pencerelerde gül işlemesi vardı, ve bunların beşi aynıydı beşi farklı. Mihrabta Mescid-i Aksa işlemesi vardı, ve üstünde Kur-an ayeti yazısı vardı. Bir yanında da Allah diğer yanında Muhamed yazıyordu. Caminin ilk inşaatında Mihrabı, mafili, müyezzin mafili ve mimberi bulunuyordu. Bu caminin ayrıcalığı duvar işlemeleridir, mihrabın üst kısmında yağlı boya ile güzel bir işleme mevcut ve helveti kültürünü simgeler. Duvarın ön kısmında sol ve sağ tarafında güzel işlenmiş aynı şekilde çizilmis çift minareli iki cami bulunmaktadır, kubbe ve hayat üstünde üç küçük kubbe bulunmaktadır. İkinci katta helveti tarzı iki pencere bulunmaktadır. Pencerelerin büyüklüğü 50x60cm dir. Bu camiyi Malik Beg Cinol’un inşa ettiği yönünde spekülasyonlar mevcut. Anri Pukvil,  Malik Beg Cinol’un 1812li yıllarda Priştine’de yaşadığını öne sürer, Omer Nakiçeviç 1969 yıllarında da 1822 yılında olan protesto marşı zamanında Cinollar Priştine’de yaşamaktaydı, ki bu protestolar memnuniyetsizlik sebebi ile yapılmıştır ve Cinollar ailesi Tukaci Bey’e ve Ali Kapuçacı’ye karşı saygı göstermemişler. 1831 yılının ocak ayında Bosna büyük veziri Husen Gradaşçeviç Yaşar Beg Cinol’a karşı olan büyük nefretinden dolayı şehri kundaklar.Yaşar Beg Cinol Priştine’den kaçıp Gilan’a sığınmıştı. O dönemde Gilan büyük göç yaşadı. Arap mahallesi olarak da bilinen Atik mahallesinde Novobırda’dan ve Yanova’dan gelip buralara yerleşen çok sayıda aileden 22 Novobırdalı aile Priştine’ye göç eder. Bu en güzel şekilde istatistik tablosunda anlaşılır, aynı zamanda demografik durumu ve Priştine’de 1844 yılındaki nüfus sayımı kayıtlarında görmek mümkündür.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7360.JPG
 
Medrese Camii –ATİK
Şimdiki Gilan merkez bir zamanlar Aslan Aga Tokatlı’nın mülküydü Karamanlı hayrat için bir çeşme yaptırmıştı, Defternameye göre 1262h.y. yılında çarşı mahallesinde 39 hane ve 195 nüfus vardı, Atik camii mahallesinde 47 hane ve 235 nüfus vardı, Cedide mahallesinde ( daha sonra Balets mahallesi ) 36 hane ve 188 nüfus vardı, Varoş 115 hane ve 574 nüfus, ve çingene mahallesi 36 hane ve 180 nüfus vardı. 1838 yılında Saniye Hatun Hanım caminin tadilatı için bağışta bulunur, ve ondan sonra bir süre Saniye Hatun Camii olarak ta adlandırıldı. Arapoğlu vefat eder ve Atik Camiinin bahçesinde defnedilir,onun vefatından üç yıl sonra Ibrahim Dindar’da vefat eder ve Arapoğlu’nun oğlu tarafından aynı caminin bahçesinde, Caminin ilk imamının kabri yanında defnedilir. 1950 yıllarında Atik camiine hayat eklenir ve sonradan biri biri ardından yapılan eklerle Atik camii devlet koruması altında olmasına rağmen eski halini kaybetmiştir. Osmanlı döneminde yapılan eğitim reformları kapsamında Atik camiinin yanında medrese inşa edilir. Merkezde bulunan büyük camiye nazaran; ki orada çok sayıda kitap bulunmaktaydı, ve bir kitabede caminin yapımı için bağışta bulunanın ve inşaat yılı yazıyordu. Atik camiinde buna benzer bir kitabe yoktu ve Cinollar’ın inşaat esnasında bağışta bulunup bulunmadığı sadece rivayet olarak kalmıştır. Tasim Beg Cinol ailesi Rifai tarikatındandı ve bu tarikattan olanlar camiyi ziyaret etmez. Kadri Halimi yaptığı bir araştırmada 1207/1792 yılları arasında Cinollar Priştine’de Rifai tarikatından olmadıklarını ekledi, aynı sözleri Danuş Bey de yineledi ve Yaşar Beg soyundan olup Priştine’de yaşayan kişiler de dahildi, ve aynı zamanda Paşa camiine sürekli bağışta bulundu. Malik Beg Cinol kriptolaramanlara karşı yapılan zulümlerden sonra 1848 yılında intihar eder. Ama bu konuda Malik Beg Cinol hakkında tartışmalar mevcuttur. İsmail Eren ve Hasan Kaleşi kendi yazılarında Malik Beg Cinol’un 1812 yılında vefat ettiğini söyler, Omer Nakiçeviç ise 1822 yılında Priştine’de ona karşı halkın ayaklandığını yazar. Oysa 1848 yılında intihar eden Malik Raşit Beg’in oğludur. Hasan Kaleşi’ye göre Malik Beg 1809 yılında Kameniça savaşında yer almış ve hiç mirasçısı yokmuş (çocukları ).  Raşit Beg 1875 yılında Prelepniçe halkı tarafından vurulur ve eşi Beyaze hanım sırp asıllıydı ve ismi de Maria idi. Onların çocukları da Malik, Mustafa, ve Hamdi idi, ve bu 1262 h.y. defternamesinde görülür. Bahti Beg’in babası Rauf  Vranye şehrinde defnedildi ve konağı da orada bulunuyordu. Bahti Beg Cinoli Priştinede defnedilmiştir, Yaşar Beg’i ise Danuş Beg’i gibi Istanbul Şahsibaşında 1840 yılında defnettiler. Yaşar Beg Cinol Mehmetin oğlu idi. Mustafa Cinol, Malik Cinol’a nazaran daha efendi, misafirperver,eliboldu. O mirasçı olarak Rauf Beg’i, yeğeni Beyazeyi, ve yeğenlerini ( Galip’i ve Ataullah’ı ).  Atik camiinin bahçesinin sol tarafında  dört mezar bulunmaktaydı. Arapoğlu’nun, Ibrahim Dindar’ın  daha sonra iki savaş arasında iki mezar daha eklendi o mezarların biri Muderris Abrurrahim Efendi Laştiçe köyünden, diğeri de Muderris Adem Efendi Tırnovça köyünden. Daha sonra o mezarların yeri değişirildi ve bahçenin sol tarafından sağ tarafına taşındı, ve caminin kurucusu olan Arapoğlu’nun mezarı yok oldu. Atik camiinin muderrisleri Hasan Ahmet Arabistan/ Arapoğlu/, Seydi Arapoğlu, Emrullah Arapoğlu, Ali Arapoğlu, 1929 yılına kadar, Mola Cema 1931 yılına kadar, sonra Türkiye’ye göç eder. Sonra Hacı Fehmi Vranyalı, Yusuf Müezini, Abdurrahman Efendi, 1937 yılına kadar, Mola Salih Doburçan, Haki Sermacay, Mehmed Graşina, Mola Halim, Hafız İlyaz, Hafız Avni Aliu, ve Mola Nusret Haydari Doburçan’dan.

Mehrum-u magfur Muderris Abdurrahim Efendi’nin mezarında şöyle yazar:

Huv-el baki
Ve
Muhtac ile rahmet
Rabbihi en gafur
Muderris Abdurrahim
Efendi bin Hüseyin Efendi
Ruhuna fatiha --- 1350 yılı
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7375.JPG
Muderris Ahmet Efendi’nin mezarında da şu yazı bulunur:
Huv-el baki
Kad irtihile
El mehrum el gafur
El muhtac ile rahmeti
Rabena muderris Ahmet Efendi
Ruhuna fatiha --- 1324

   Şehzade Camii /  Büyük Cami

Şehzade Camiinin inşaatı Şehzade’nin GIlan’daki yerleşimlerin siyasi faktörü olan ve Prizren’li Mehmet Tahir Paşa’nın desteğini alan Prizrenli Mustafa Dindar’la evlendiğinden sonra başlar. 1250-1251 h.y./1835 m.y./
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7376.JPG
Mehmet Tahir Paşa 1795 yılında doğdu. Selman Aga ve Arife Hanım’ın oğluydu. Kızları Şehzade ve Zehra idi, oğulları ise Mahmut Paşa, Yusuf Bey,Sahit Bey, ve Emin Paşa idi. Camiinin ilk imamı Mehmet Efendioğlu, sonra imam Ahmet Efendi,  Mola konumunda ise Mola Salihoğlu, Mola Selim Yahyaoğlu, Mola Maksud İsmetaga, Mola Davud İdrisoğlu, Mola Hızır Süleymanoğlu, Mola Memed Ömeroğlu, Konya Karaman’dan Mola Şerif. Eski camiinin iki kubbesi vardı, ve bir mescit büyüklüğünde idi. Çünkü o zamanlarda cemaat o kadar da fazla yoktu, Gilan yerleşim bölgesi, o zaman 1000 nüfus cıvarında idi. 1262 defternamesinde Gilan’da 273 hane ve 1 070 nüfusu vardı. Bunların 575 nüfus hristiyandı, Anri Pukvil araştırmalarında Gilan’da 250 hane olduğunu, Hasan Keleşi de Sehzade Camiinin 1251 yılında yapıldığını ve iki minaresi bulunduğunu bahsetti. Camide mermer taşında yazılmış bir kitabe bulunuyordu. Ve şöyle yazıyordu:
“ Sabihul hajrat ve’l hasenat omdetu’l-muhadderat
Erraciyetu rahmeten Hazret-l Malik-ul mevcudat
Veddarinda-l arazin ve s’semavat Pirzerinli Şehzade Hanım
Bint Mehmet Paşa rahmetu’llahi te ‘ala aleyhi
Fi sene ihda ve hasmin ve mi ‘eteyni ve 1l-elf 1251”.
Bu camide namazları görevli kişiler kıldı. Kaymakam Halid Bey, Kaymakam yardımcısı Mustafa Hilmi Efendi, Eşref Bey, imalat sorumlusu Hayrettin Efendi, Şehir Meclis üyeleri, Naib Efendi, Mustafa Aga, Emin Aga, Yargı organları üyeleri Hayrullah Efendi, Recep Efendi, Yaman Efendi, Refik Abdülcelil Efendi, Sakıb Efendi, ve Mehmet Kamil Efendi gibi şehrin önde gelenleri. 24 Haziran 1880 yılında Gilan kazası 15 000 müslüman erkek, 8 000 hrıstiyan erkek, bunlardan 1 000 erkek katolikti.  Gilan kazasının o zamanlarda Preşova kazasından daha çok nüfusu vardı, Gilan kazasında Muhacir olarak kayıtta bulunan sayı 7750 idi.      
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7381.JPGC:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7380.JPG
      1910 yılında eski caminin yıkımi başlar . Yaman Efendi’nin ve Mustafa Eşref Bey’in ( 1912 yılında son kaymakam olarak bilinen) yardımı ile başladı. Mustafa Bey  1876 yılında ilk kaymakam idi. Yaman Efendi Şehzade’nin yegeni idi, aynı zamanda kadı idi. Halit Efendi de Şehzade’nin yeğeni idi, son kaymakamdan bir önceki kaymakamdı.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7382.JPG
1912 yılının Kasım ayında camii inşaatı tamamlanır ama çatısı ve pencereleri eksikti,dolayısı ile ibadet ( namaz ) yapılamıyordu. 16 Haziranda Sultan Reşat’ın ve ateşesi Ömer Naci’nin ziyareti esnasında 300 altın lira caminin bitimi için bağışlarlar ve müftü Hafız Yusuf Ziya Efendiye teslim ederler. Mihrab üstünde konulan kitabede yazıldıği da görülür. Ve şöyle yazar:
  “ Sabihul Hayrat
Fi sene 1250 Prizrenli Şehzade Hanım tarafından inşa eyleyup yine fi sene 1328 mail-l inhizam bir hale gelup Sultan Mehmet Han hazretleri’nin ihsan ve Gilan kasabai ahali-I islamiiyesinin gayretleri inziman iderek yeniden inşasına mubaseret olunmuş yalnız etraf-ı… ahali-l  Islamiyetin sa ‘yi ve gayreti…”

Mahmut Paşa Rotulun 1247 yılındaki vakıfnamesinde bunların dışında şöyle de yazar “ Prizren imamı tarafından yılda beş kez hatim okunsun, bir hatim peygamberlerin mutlu canları için, bir hatim bizim ilklerimiz ve yakınlarımız için, bir hatim baba ve ananın canı için, bir hatim kardeşimiz Şehzade Hanımın sağ olduğu müddetçe sağlığı için,vefat ettikten sonra onun canı için de, bir hatim de benim için hayatta olduğum sürece sağlığım için,vefat ettikten sonra da canım için, Onların sevapları onların canlarına ve bana bağışlansın.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7383.JPG
Şehzade camii daha sonra Çarsı Camii , Büyük Cami, olarak ta adlandırıldı, ve camiinin büyüklüğü 15x 16m, duvar kalınlığı 70cm yapı kare şeklinde idi, ve köşeleri oyma taşlarla Dibra’lı  ve Uglar köyu ustaları tarafından yapılmıştı. Mafil 16x4.5m,  ve 3.50m x 1.70m . büyüklüğünde pencereleri ve demir parmaklık kaplamalıydı.  Mihrab ölçüleri 3.20m x 8,20m idi ve Kosova’nın hiçbir camiinde böyle güzel mihrab yoktu. Sağ taraftan ahşaptan işlenmiş mimber vardı.ve daha sonra duvarın dışına kadar yapılmıştır. Mihrabın arkasında duvarlarda 60cm x 50cm büyüklüğünde Şehzade Hanımın bagışını yazan kitabe duruyordu. Caminin girişinde iki taraftan da muyezzinin mafilleri bulunuyordu.daha sonra kaldırıldı. Onları daha çok gençler veya bayanlar ramazanda namaz için kullanırlardı.
Caminin çatısı yapılır, inşaatı tamamlanır ve ilk namaza  1927 yılında ilk imam Yakup Şkodra kıldırır. 1937 yılında caminin minaresini de yaparlar. Şehzade camii o zamanın Kosova şehirlerindeki camilerin en büyüklerinden görülürdü. Priştine’de bile böyle büyük cami yoktu o zamanlarda.  Bu caminin özellikleri mihrabı ve mafili idi. Bu camiye iki olay bağlanır. Hacı Ali’nin caminin girişinde vurulması, ve 1948 yılında caminin tütün deposuna dönüştürülmesi. Bu cami 2002 yılında gerçekleşen depremde büyük hasar görür. Caminin zemin katında rahat şekilde 684 mümin namaz kılabiliyordu, mafilde ise 246 mümin. 1965 yılına kadar caminin aydınlatılması için mum kullanılıyordu, daha sonra Ramuş Goli’nin yardımı ile camiye ilk ışıklar yerleştirildi. Caminin içinde çok sayıda değişiklik oldu, birkaç defa tavan kısmında çatlamalar meydana gelmişti. İnşaat profesörü Mehmet Dobırçan yardımı ile caminin imamı Mola Halim olduğu sürece çatlaklar kapatıldı. 1993 yılında Dr. Şevçet Mehmet eski Gilan sakinleri ile elektik,doşeme,ahşap zemini, izolasyonu, ve badanasına yardımcı olmuştur. 2002 yılında Gilan’ı vuran depremde cami de zarar gördü, ve Devlet koruması altında olmasına rağmen temelden yapma girişimlerine başlanmıştı. Böylece şehrin bir simgesi daha değişiklikler yaşadı ve özgünlüğünu kaybetti. Şehzade’nin kitabesi kendi yerine yerleşmez, ve Sultan Reşat’ın bağış kitabesi de ortadan kaldırılır.

Şadırvan Gilan şehrini tanımlayan simge idi. Şehzade Camiinin yapımından hemen sonra inşa edildi. 1938 yılında minarenin temeli olduğu cıvarlarda. Şadırvan ile ilgili hala ortada dolanan ve şehri tanımlayan sözler vardır:  “ Gilan he viran, yedi meyhane iki dükkan, olmayaydı Şadırvan, mahçup olurdu Gilan”.  Belirsiz biri tarafından çekilen bir fotoğrafta Şadırvan , ve Şehzade Camiinin çatısız hali,penceresiz hali, ve minarenin cami duvarlarının bitişi hizasındaki hali görülür. Şadırvanın öüleri 14 x 8m çatı yüksekliği ise 3m idi. Taşıyıcı kolonların uzunluğu 6 metre idi ve saçak kısmı 1.5m idi. Şadırvanın çatısı kiremitliydi. Şadırvanın içinde ortada çeşme bulunuyordu,aynı srez çeşmesi gibi Koretişta köyündeki bir kaynaktan su bağlanmıştı. O zamanlar çamurdan yapılmış borularla su getirilmişti. Şadırvan namaz kılanların abdest alma yeri idi. Ama bezistanın inşaatından sonra o kompleksin bir parçası oldu, ve esnaf olsun müminler olsun namaz öncesi oturup muhabbet ederlerdi, ve dinlenirlerdi.  1878 yılında sırp ordusunun şehre girmesi ile- Radomir Putnik, sırp binbaşı, Rudnik bölge komutanı şehrin işgal edildiği Şadırvan önünde bir konuşma yaptı.  Bu şadırvan 1928 yılına kadar mevcuttu. Ve o zamanın hükümeti tarafından yıkıldı. Daha sonra 1963 yıllarında caminin bahçesi dahilinde bir şadırvan yapıldı, ve bu şadırvan perşembe günü yapılan pazar ve fuarlarda Anamorava genelinde vatandaşların toplandığı yer olarak ta bilinirdi ve cami dısında en büyük yapı olarak ta bilinirdi.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7384.JPG
        
Şadırvanın yapımı için katkıda bulunan Melik Beyzade, İzet Bey, Hacı Malik, Beyzade Mustafa Bey, tüccar Hüseyin Aga Bin İbrahimi, Hacı Arifzade Said Aga, Maksud Agazade Mustafa Efendi, Recep Agazade Süleyman Aga. Bu şadırvan için deyim şöyledir:  “ Gilan he viran, yedi meyhane uc dükkan, olmayaydı Şadırvan, mahçup olurdu Gilan“. Bu şadırvanı konu olarak ta hizmette bulunmuştur, en basit örneği de Medinagaların Fatime şarkıda andı, “ Gilan şehri dahil viran kalsın” kompozisyonunu Muahin İsmail Hakki Bey, TRT’de ise bu şarkıyı Yahya Sezai Efendi söylemiştir. Şadırvandan Gilan’lı olan yazar Zariya Popoviç te 1878 de kitabında kaleme alır, ki aynı zamanda kendisi Aziz Nikola kilisesinde papaz ve öğretmen idi. 1314/1896/ yılı Salanamesine göre Gilan’da 2246 nüfus vardı ve bunların 1081 nüfus müslümandı, 887 hrıstiyan, 373 çingen, genel olarak kazanın nüfusu ise 54694 idi.Mareşal Fevzi Çakmak Kumanova savaşından önce 1912 yılında kendi anılarında ve askeri harıtalarda Gilan kazasının 75 000 nüfusu olduğunu belirtti. Ve bunların 32 000 erkek. Hamid Aga Binbaşı da Kumanova savaşından önce 18 Kasım 1912 yılında Geylan’daki şadırvanda istirahat ettiğini belirtir. Şadırvan ile ilgili Üsküplü yazar Yahya Kemal Beyatlı söz eder, kendisi Pakistan’da Türkiye büyükelçisi idi. Bugün Şadırvan konumundan bahsedilir, halbuki şadırvan hiçbir yerde değil. Şadırvan ile bekri ve efendi sayısı da kaybolmuştur. Şadırvanın yok oluşu ile meşhur Gilan türküsü “Alişim” de solar. Erkeklerin Şehzade camiinde namaz öncesi ve sonrası muhabbeti de kaybolmaya başlar.  Orada farklı farklı müslüman tüccar buluşurlardı,ve namaz öncesi fikir alışverişinde bulunurlardı. 70li yıllarda cami bahçesinde cami civarlarından olan esnaflar tarafından bir şadırvan yapılır,  ve bu şadırvan da 2002 depreminden sonra yok olur.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7385.JPG
                
Daniş Beg Cinol


                 
                                                                        
                                                          
                                                          

Selamlık/ Saat Kulesi /
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7386.JPG
 
Selamlığın inşaatı için iki farklı fikir ortaya atılmıştır. Birincisi Raşit Beg Cinolun Prelepniçe’deki cinayetinden ( 1875 ) iki yil sonra yapılışı, ve birkaç sırp bilgileri 1884 yılından bahseder. Selamlığın Raşit Beg’in yaptığı gerçeği 1873 seçeneğinin gerçek olduğuna işaret eder. Selamlığın yapılma eğilimi aslında Haremliğin yapımına dayanıyor. / Osmanlı tarihini iyi bilen birkaç tarihçinin bahsettiği harem değil/.  Haremlik Raşit Beg’in evi idi ve sırp olan eşi Maria, namı diğer Beyaze’nin kaldığı, ve çocukları Mustafa,Hamdi, ve Malik ile yaşadıkları yapı. Raşit Priştina’da 1848 yılında Karadak bölgesindeki katoliklere yaptığı işkenceden ötürü intihar eden Malik Beg’in evlatlık oğlu idi. Bogomir Stankoviç Maria’nin çocukları Mustafa ve Malik olduğunu belirtir, Kadri Halimi ise oğullarının Malik ve Hamdi olduğunu yazar. Selamlık ise Mustafa Beg Cinol’undu, ve kendisi şehrin gerçek bir efendisi idi. Mustafa Beg Cinol’un Prilepniçe’de de konağı vardı, ve 1964 yılında Şaban Slakovtsi’ye satılır. Ondan sonra Şaban Kalauşlara satar, ve topraklar dışında Prilepniçe’de değirmeni de vardı, Boruthane olarak tanınan. Sırpların 25 günlük kuşatma süresince 1878 yılında Saat kulesi polis evi olarak kullanıldı, ve şehir halkının işkence gördüğü yer idi. Orada binbaşı Radomir Putnik, Rudnik bölge komutanıydı. Sveta Niketic, dr. Svetozar Atanasijeviç kendisi aslen Kumanovalı idi, Vasa Popoviç,Albay Luba Ivanoviç Şumadiya bölge komutanı. Şadırvanın önünde Radomir Putnik bir konuşma gerçekleştirdi, 21.ocak. 1878 yılında.  Cinollar ve Saat Kulesi için Zariye Popoviç,  “ Kosova Önunde “ kitabının 81. ve 82. sayfasında yazar. Yazısında Cinollar eskisi gibi güçlü ve parlak değiller. Onlar geçmişleriyle ve yaşlıların övgüleri ile yaşıyorlar, hiçbir şey çalışmazlar, her zaman kendi topraklarını satarak yaşamını sürdürürler,kendi çiftliklerinden satarak. Fazla uzun sürmez böyle devam ederler ise, Beg-fukara kalacaklar. Zariye Popoviç, Radomir Putnik ile sarayın her odasını birlikte ziyaret etmişler ve gezmişler. Saat Kulesi  İslihatin da buluşma noktası idi 1907 yıllarında. Haremlik 1949 yılına kadar mevcuttu. Zeça Polisin ve profesör Bojoviç’in evinin bulunduğu yerde. Bu haremliği tüm detayları ile Belgratlı mimar olan İvan Zdravkoviç 1939 yılında yaptığı ziyaret sonrası anlatır.  Haremlik oradaki aile ihtiyacını karşılayacak durumdaydı,orada Malik, Mustafa, Hamdi, sonra Rauf ve çocukları Galip, Beyaze, Ataullah büyüdüler. Uzun bir sure 1945li yıllardan sonra Rauf Beg’in konağı olarak tanınırdı. Malik sırp güçleri tarafından 1912 yılında vurulmuştur. Mustafa 1923 yılında vefat eder, Rauf ise 1943 yılında vefat eder.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7387.JPG Haremlikte hazırlanan yemekler selamlığa götürülmüştür, ve misafirler selamlıkta karşılanmıştır. Şala asiretinden olan Binbaşı Hüsen Mila’nın konağı da aynı statüye sahipti.Selamlık ta birinci dünya savaşından önce Zolko’nun mülkü idi. Ve sırp devleti 1921 yılında ona ayırmıştır. Bu mülk ordu evinin spor sahasında bulunmaktadır, banya nehrinin ve alışveriş merkezinin sağındadır. Bu binanın önünde Hayro’nun hanı idi. Han üç katlı bir binaydı, çatısı kiremitliydi, ve bir bacası vardı. Binanın ölçüsü 7x7m idi, zemin katta at ahırıydı ve girişi banya nehri tarafındandı. Bina çingen tuğlasi dedikleri malzemeden inşa edilmişti, ve kerpiçhaneden alınmıştı.  2 metre yükseklikte yatay şekilde kirişler vardı ve destek olarak yapılmıştı. Üçüncü katın zeminine kadar üç sıra şeklinde bulunuyordu. İkinci katın ölçüleri aynıydı ve tek pencereleri vardi, bir yatak odası vardı ( yatakhane ) ve yüklük ve hamamcık ta bulunuyordu. Üçüncü kat ise çok göz alıcıydı,hem mimari anlamda hem de 2.5m sundruma çıkışı aşağıdan 4 dayak-tutma kolonu ayrı bir görüntü verdi. Böylelikle son kat 11.5 m genişlik kazandı. Ön sundurmalarda 120cm x 80cm büyüklüğünde iki pencere vardı.yan taraflarda da farklı büyüklüklerde birer pencere vardı. Bu sundurma odalarda zamanın önde gelenleri Binbaşı Hüseyin Paşa, Said Aga, Zaim Aga, Raşit Aga, Şevki Efendi, Süleyman Agazade. Binanın tavana kadar yüksekliği 9 metre idi, çatının yüksekliği 2 metre idi. Şehirdeki karışıklıklardan sonra 1878 yılında. 23 ocaktan 17 şubata kadar sırp ordusu komutanları Radomir Putnik ile şehirdelerdi,ve Berlin kongresine göre hala kesinleşmiş değildi Gilan şehri sırp krallığına mı kalacak Osmanlı Imparatorluğuna mı. patlama sesleri duyuluyordu ve sırplar Yeşilkoyün kararlarını kutluyordu,o karara göre şehir Sırbistan’a aittir. Gözetleme kulesi inşa ediliyordu tavandan uzunluğu 5 metre idi.
50 sırp ailenin ve Zariye Popoviç’in Vranye’ye doğru uzaklaşmalarında çerkezlerin o 25 günlük davranışlarından dolayı sırplardan nefret etmeleri etkilemiştir. Saat Kulesi kiremitlerle üstü kapatılmıştı. Mimar Jeremoviç’in 1922 yılında Gilan’ı ziyareti esnasında  kulenin sadece bir saati olduğunu diğer belgelenmiş bilgi yok. Bellidir ki Banya nehrinin solunda bulunan hamam dışında başka herhangi bir yapı yoktu 1912 yılına kadar. 1911 yılında bu selamlıkta Malik , Sahit Aga’nın Ali’yi vurmuştur. Ikisi de kavgalı kişilerdi, ve şehirde yaptıkları yanlışlarla anılırlardı. Bunun için Milan Rakiç te yazar. 1913 yılında anonim bir fotoğrafçı tarafından fotoğraf çekilir. Ve o fotoğrafta saat kulesi görülür, daha doğrusu selamlık ve haremlik görülür. Birkaç sırp yazılı belgelere göre selamlık hemen yıkılmıştır çünkü o yerde saat kulesi yapılmadan önce Aziz Yovan kilisesi bulunuyordu. Hasan Kaleşi’nin yazılarinda Prizren Vilayeti ile ilgili iki minareli bir camisi olduğunu,160 dükkan, bunların 60 bezistan tarzı duvarlarla çevrili, bir şadırvan, iki hamam, biri yıkık, bir tekke, iki silah deposu, bir büyük saat kulesi, şehirde 11 çeşme, ve kilisede bir çeşme.  1314/1896/ vilayet salnamesinde saat kulesi geçmez, ama şehrin üç camisi bulunduğunu, bir sibiyan mektebi, bir rüştiye,iki iptadiye. Şemsettin Sami/ Sami Fraşeri. Türk Kamusta Geylan isminden bahseder. 4500 nüfuslu ve saat kulesinden bahseder. Şahsen bu şehirde bulunmamasına rağmen, şehrin 2 camisi, 1 kilisesi, 1 rüştiyesi, 2 iptaibesi olduğunu söyler. 1318/1900 yılı salnamesinde yukarıda belirtilen yapılardan bahsedilmez. Bu bina 1923 yılında sırp hükümeti tarafından yıkılır,mülk ise Pera Zolkuya kullanıma verilir. Oraya yakın Hamam ve Hayro’nun Hanı kalır, ve daha sonra her ikisi de yıkılır.  

LİTERATÜR:
Literatür yazarda bulunabilir.

1 comment:

  1. dedem ibrahim recep 1894 üsküp doğumludur.ancak abisi ali sırrı 1877 gilan cami atik mahallesi doğumlu olup ilkokuluda gilan cami atik mahallesinde okumuştur.elimde diploması ve fotoğrafları mevcuttur.eğer ilgilenirseniz mail adresim ibrahimcimrin@hotmail.com

    ReplyDelete