Monday, January 5, 2015

GİLAN HATIRA KÜTÜPHANESİ ( İkinci Bölüm )

Hüra’nın Hamamı
Dr. ŞEVÇET  Ramuş  MEHMET

Hasan Kaleşi Prizren Vilayetinden bahsettiğinde şehirde 2 hamam olduğunu ve birinin yıkık durumda olduğunu belirtmişti. Ama şehrin eski yerlileri hala banya nehrinin solunda bulunan hamamı hatırladıklarını ve derviş Tasim Beg Cinol’un evinin önünde olduğunu söylerler. Bu hamam 1850 yılında yapılmıştı ve yıkanma suyu olarak kullanılmıştır. Sıcak su Muhacir mahallenin bulunduğu bölgeden geldiğini ve halen şehrin bir kısmı o bölgeden gelen suyla ihtiyaçlarını karşılar. Banya nehrinin sağ tarafında meşhur Hayro’nun hanı bulunuyordu. Hamam taş işlemeliydi ve girişi ön tarafında yarım çember şeklinde idi. Hamamın üst kısmında oval şeklinde cam işlemeli bir kubbesi vardı, ve böylelikle içi de aydınlık oluyordu. Hamamı sadece erkekler kullanmıştı ve tek hamam statüsüne sahipti. Kosova’da tek su ısıtmayan hamam ünvanını taşıyordu, çünkü Banya nehrinden su ılık geliyordu. Bu suyu vatandaşlar ilk sırada romenler Karadak Mahallesinde Novobırdalılar değirmeni ile Tules çesmesinin ortasında camaşır yıkamak için kullanmışlardı. Hamamda aynı anda en fazla 10 kişi hizmet görebiliyordu. Ve hamamın içinde temizlenme esnasında türlü türlü muhabbetler oluyordu. Şehirdeki dedikoduları,zanatçıların problemlerinden, ticaret muhabbeti, perşembe günleri yapılan Pazar muhabbetleri,  Salı günleri Üsküp ve Selanik’e ticaret yapmak için gidişleri. Bunu genelde agalar,efendiler, ve cami cemaati kullanırdı. Hamam 1937 yılına kadar açıktı. Sonra kullanılmadığı için harab olmaya başladı. 1945 yılında yerine Baraka tarzı bir hamam yapıldı ve orada Hasan Nanuç ile evli olan Hüra hanım görevlendirildi. Temizlik için ödeme takas yöntemi ile de yapılıyordu, yumurta, fasülye, ve farklı mamüllerle. Hüra Hamamı şehrin o kısmındaki en son binaydı. Hatta ahali üaka anlamında çok sık bu kelimeyi kullanırlardı, “ Hüro’nun hamamına git”  “ Dem Kovaçın evine git”  “ Arapın değirmenine git” gibi bir çok söz kullanılırdı. Fakat “ Hüro’nun hamamına git” apayrı bir anlam kazandı ve Kosova genelinde olsun, Kosova dışında olsun kullanılmaya başlandı. Şehir sağlık problemlerini çözmüş değildi,hamamın binasını sağlık ocağı olarak kullanılması kararlastırılır. Ve Dr. Bulatoviç, Dr. Niyazi Halimi, Dr. Remzi Ali, Dr. Zeçiriya Sait, teknisyen Cülişen Murati, ve diğerleri. 1967 yılında bir kısmı  zanaat eğitim merkezi olarak Fahruş Oklap tarafından kullanılmaya başlanır ve eğitim için Almanya’ya gönderiliyorlardı. Bugünkü binanın inşaatı ile şu an Ticaret şirketi “16 Kasım” mağazaları ve apartmanlar hamamı yok ederler. Ve hamam şu an “CIRI” ticaret şirketinin olduğu yerde bulunuyordu.

    ARAP DEĞİRMENİ
Arap çayırlarında bulunuyordu, Salahane arkasında Sahit Aga Zabeli istikametinde. Dobruşa nehri kıyısında Arap değirmeni dışında Novobırdalı’lar değirmeni de bulunuyordu, Fekovit’ler değirmeni olarak ta bilinen. Haydar’ın değirmeni Banya nehrinde, ve Andrea’nın değirmeni Porodinde, Stanişorka nehrinin üstünde. Haydarın değirmeni ise Sağlık ocağının bitişindeydi.
Arap değirmeni Arapoğlu ailesinin mülküydü, ama sırp hükümeti girdikten sonra o zamanın çayırları hükümet tarafından el konuldu, ve değirmende 4 hissedar olur. Koretişte’li 4 Kovaçeviç ailesi sahip olur, ve Arapoğlu ailesinin değirmendeki rolü solar. Değirmenin çalıştıgı zamanlarda su boldu ve 6 metrelik uzunluktaki vadiden geliyordu ve tek taşı olan değirmen için yeterliydi, değirmenin su hattı salahane binalarının arkasından geliyordu. Değirmenin belli günlerde mısır öğütlenmesi vardı. Buğday daha az öğütülüyordu. Çünkü halk genelde mısır unu ile besleniyordu. Gençler değirmeni serinlemek için kullanıyorlardı ve bir keresinde feci bir kaza meydana geldi. Kabaşlar ailesinden bir çocuk vadiden kayar ve hayatını kaybeder. Belli bir süre sonra değirmen fonksiyonunu kaybetmeye başlar, belediye de çöp atmak için değirmen yakınlarındaki bölgeyi kullanma kararı alır ve romenlerin dağıttığı çöpler değirmene zarar verir.  Değirmenin bulunduğu yerde şimdi iki katlı özel bir yapı bulunmaktadır.

BEZİSTAN
Kapalı çarşı kaymakamlık binasının ortasındaydı. Şimdiki belediye başkanlığı ofisi. Şehzade camii ve Dobruşa nehri arasında. Skender Rizay kendi yazılarında şehrin 20 hanesi, 242 dükkanı, bir mağazası,ve iki değirmeni olduğunu eklemişti. Hasan Kaleşi kendi yazısında Prizren Vilayetini anlatırken şehrin 160 dükkanı bulunduğunu, ve 60 dükkanın duvarla çevrili olduğunu bezistan dahilinde olduğunu ve iki mühimmat deposu olduğunu eklemişti. 1896 h.y/ 1314/ vilayet salnamesinde 20 hane, 1 hamam, 242 dükkan, 1 mağaza, 2 değirmen,24 islam okulu, 4 sırp okulu olduğu yazılır. Salnameye göre Gilan şehri Ferizovik’ten 6 saat yaya yürüyerek,  Preşova’dan 5 saat, Priştine’den 12 saat. Bezistandaki dükkanlerde Semerci, takyacı,urgancı,kolarcı,helvacı,demirci,aşçıhane,nalıncı, gıda dükkanleri, derici, döşekçi, yastıkçı, marangoz, çarıkçı, ve diğerleri.Bezistanın dışında da benzeri dükkanler vardı, demirci, tüfekçi, Hayro’nun hanı gibi, Deremahallesindeki Usta Recep hanı, Tsan Palamar’ın hanı, Tahir Kırça hanı, Aguş’un hanı, Tefik’in hanı,  en tanınmış hanlardan Usta Recep’in ve Hayro’nun hanıydı. Binbaşı Hüseyin Mila Cakova’dan Kurhasan ailesinden Bezistan için bekçi getirir,ve şehirde Pazvanlar ailesi olarak tanınır. Pazvan’ın görevi Bezistanı Kaymakamın muhasebecisi tarafından belirtilen zamanlarda kapatıp açmasıydı. Burada yapılan urganlar, Üsküp’te ve Selanik’te büyük nam salmıştı. Bu urgancıları Branislav Nuşiç 1902 yılındaki yazısında da kaleme alır.
  1902 yılından sonra bezistanın birkaç dükkanı hasar görür ve diğer kısmı da 1948li yıllarda. Şehir partisi İslam birliği sorumlusu olan Mola Emin’le anlaştı ve yol kenarında bulunan birkaç dükkan yıkılır.ondan sonra cami kenarında birkaç dükkan yapılır. Bezistanın üç giriş kapısı vardı.

GAZHANE- 1937 yılına kadar DON BOSKO eğitim merkezinin olduğu cıvarlarda Gazhane vardı. Bu gazı aydınlatma lambaları için kullanırlardı. Don Bosko eğitim merkezinin arkasında bulunan bir bina vardı ve o zamanlarda o bölge havuz ve dernek yeri, 1945’lerden sonra da kerpiçhane olarak bilinirdi. Bu bina iki katlıydı, birinci katında gaz satan dükkan vardı, ikinci katında ise odanın havalanması için kullanılıyordu. 1937 yılında Arsiç ailesi tarafından elektrik şebekesinin şehre bağlanmasıyla gazhanenin rolü düşer,1948 yılında da bina tamamen yıkılır, gaz tek tek tam litrelik şişelerde diğer dükkanlerde de satılmaya başlar. Askeri kışlanın olduğu böglede tarım okulu açılır daha önce Sahit Aga’nın kulesinin olduğu yerdeydi. Gazhanenin arkasında Doburçan yolu başlardı. Askeri ussun bittiği yerde.

Deremahalle camii
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7388.JPG Deremahallesinde bulunur.parktan romen mahallesinden geçen ve dobruşa nehrine dökülen derenin önünde yer alır. Bu camiinin kitabesi yoktu. Dolayısı ile bağışcıları kimler olduğu hakkında birşey diyemeyiz. Ekrem Ayverdi Evkaf Kuyud Kadimesi 172’de bu camiden bahseder. Eski halk tarafından Usta Recep camii olarak ta bilinir, çünkü caminin önünde 197 m2 genişliğinde hanı vardı. 1905 yılında yapıldı, Usta Recep dışında inşaatında bu mahallede 1902 yılında yerleşen Puriç ailesi de yardımcı olmuştur. Camiinin yanında türk mezarları vardı, ve Usta Recep’in hanına kadar gidiyordu. Bu handan Musa Ramadani “Ligatina” adlı romanında da bahseder. Deremahalle camisi Doburçandaki camii modeline göre yapılmıştır. Caminin ön tarafında aynı şekilde bahçe vardı, ki genelde cenaze namazları kılınırdı. Camide 8 adet parmaklıklı pencere vardı, içerde de mihrabı, mimberi, mafili vardı, ama kürsü ( bayram günü imamın vaaz verdiği zaman durduğu yer ) yoktu. Mihrabı çok sadeydi, mimari fazla bir değeri yoktu, mimberi de aynı şekildeydi. Ön sağ tarafında 5 metre uzunluğunda minare bulunuyordu.metal parmaklıklarla çevrili şerifesi vardı. Caminin biçimi Doburçan’daki Bin Zekir camii gibiydi. Bu caminin imamları Smira’lı Mola Süla, Laştiça’lı Mola Ömer, Gilan’lı Mola Mustafa ve Malişeva’li Mola Enver. 2002 yılında cami yıkılır ve yeni cami yapılır.

Balets Çeşmesi
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7389.JPG

Hayrat için çeşmelerin yapımı Gilan’ın bir kültür parçasıydı, hem müslüman halkta hem hıristiyan halkta aynıydı. Çiftik mahalleyi, Arap mahalleyi, ve Muhacir Mahalleyi bağlayan yolda birkaç çeşme vardı. Bir tanesi eski lise binasının arkasında, bir tanesi Aguş Agaların evlerinde,bir tanesi Buyiç’lerin evinde, bir tanesi Kaymakamın evinde. Karadak mahallesinde iki çeşme vardı. En meşhur çeşme Tuleş çeşmesi olarak bilinen medrese arkasındaki çeşmeydi. “Musa Zaymi” caddesinde Çiftlik mahallede çeşme Hakı Efendi’nin evindeydi. Anayolda çeşme hamamın ve pazarın olduğu yerde,Masketar köprüsünde,ve parkın olduğu yerdeydi. Deremahallesinde çeşme camideydi. Varoş’ta kilisenin karşısındaydı, Magelan’larda, Bahçevina yolunda Petigovsa çeşmesi, meşhur olan çeşmeler arasında Kenar çeşme ve Ramuş Mehmet tarafından yapılan mezarlıklardakı çeşme. Hamamdaki srez çeşmesi, pazarın olduğu yerde,Masketar köprüsünde,ve küçük camiinin olduğu yerde birkaç kez şeklini onardılar ve değiştirdiler,ve tek musluğu vardı. Kuyu(pınar) olarak en meşhur olanı Sutko’nun kuyusu idi, Musa Zaymi okulu istikametinde, orada itfaiyeciler yangın söndürmek için oradan su dolduruyorlardı.
Balets mahalesine giderken ilk yol ayırımının olduğu yer Mehmetaliler’in evlerinde Tokatlı Aslan Aga’nın çeşmesi vardı. Iki muslukluydu. Ama şehrin en meşhur çeşmesi şüphesiz Balets Çeşmesiydi. Çoğu kez konuşulmuştur ve denilmiştir ki “ Gilan’ın nerde olduğunu bilmemek o kadar da önemli değil, ama balets çeşmesinin nerde olduğunu bilmemek, budala derler” buradaki bütün insanlar için balets çeşmesi meşhurdu. Cedide Camiinin altındaydı. Dobruşa nehrinin yanında, Aguşagalar’ın çayırlarının bulunduğu yerin sağında. Yeterli suyu olan iki musluk vardı. Ramazan süresince bu çeşmenin değeri çok daha büyüktü, iftardan önce bidonlarla kuyruk bekleyen insanlar vardı ve adeta iftar balets çeşmesi suyu ile açılması gerekiyor. Balets ve Aslan Aga çeşmesinin su kaynağı Koretişte çayırlarındandı,boruları eskiden yapılmış pişmiş çamurdan yapılmştı. Fehmi Tsurri kasap, torununa dibi olmayan bidonu verip iftardan önce su doldurmaya göndermiş, dakikalarca kuyruk bekleyen vatandaşlar olaya sinirlenmiş,iftar saati yaklaşmış herkes kuyrukta beklemiş. Fehmi Tsurri  şehrin büyük şakacılarındandı, ve 1959 yılında İstanbul’a göç ederler. 1967 yılında stadın yapımıyla Balets çeşmesinin rolü tekrar canlanır tamamen bozulana kadar, Hafiz Cakli aynı istikamette bir çeşme yapar ama bu da baletsin eski çeşmesinin namını yok edemedi. Seksenli yıllarda hükümet bütün çeşmeleri yıktı-kapattı ve şehrin ruh halini yıktı. Şehirde bir söz söylenir, Balets çeşmesinden su içen kolay kolay Gilan’ı terk edemez. Ç
Kenar Çeşme
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7390.JPG Müslüman mezarlığının arkasında, meşhur Pırjin breg ( yanık tepe ) alanındadır. Çeşmenin ismi halk tarafından kalmış, çünkü evlerine boya-badana yaptıklarında halılarını bu çeşmede yıkarlarmış. Türkçeden Kenar, köşede olan birşey anlamına geldiği için,ovalardan gelen çobanlar, ve tütün işleyen çiftçiler bu çeşmenin geçmişini bilmedikleri için Rada’nın çeşmesi derlerdi, ki şehir halki tarafından hiçbir zaman bu deyim kullanılmadı.sebebi ise birinci ve ikinci dünya savaşları arasında Straja’lı Rade Maksimoviç’in vatandaşların çok sayıda topraklarvna el koydukları için. Daha sonra orada bir ev inşaa edildi ve hala duruyor. Evin iki odası, bir holu, ve bir de sundurması vardı. Ve hala duruyor. 1967 yılına kadar otogarvn arkasında bulunan spor sahası ve kenar çeşme arasında sadece iki sıra ev vardı. 1967 yılında stad kapandı ve Aguşagalar’ın çayırlarında yeni stad yapıldı. Çeşme akıyordu, yollar çamurlu ve çukurluydu, ve Karadak tarafından Golak tarafından daha az sayıda çeşmenin kenarında yerleşmeye başladı, şu an benzinliğin olduğu yerde nalbanhane taştan yapılır, ve birkaç yıl çalışır. O yakınlarda Doburçanlı Hamza’nın toprakları vardı, ve 1967 yılında İzmir’e göç etti. Bugün çeşmeden su akmaz-çalışmaz, ve semtin ismini Arbıria olarak değiştirdiler.

ZEYNEL HAYDİNİ ESKİ LİSE
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7391.JPG

Eski türk kışlası 1880 yılında yapılmış. Berlin kongresinden sonra şehrin Osmanlılar’a kalması kararı ardından ve şehirde 1878 yılında yaşanan 25 günlük çalkantılar yüzünden asker oranının sağlanması için Manastır askeri okulu modelinde inşa edilmiştir. Hükümetin güvenilik zatı Hüseyin Mila Hafiz Paşa’nın dördüncü bölge komutanı ( binbaşı ) rütbesini alır. Bunu 1879 yıllarında Binbaşı Mustafa Efendi, yüzbaşı İbrahim Aga, Fazli Aga, Mustafa Efendi, Halil Efendi, Cemayl Efendi, ve Hasan Aga. Askeri kışlanın yanında müslüman mezarlığı bulunuyordu,ve bu en basit Normal okulun inşaatı süresince gösterilmiştir, temellerin açılış esnasında mezarlara denk geliyorlardi. Kışlanın rolü en güzel şekilde 1911 ve 1912 yıllarında Balkan savaşlarında önce Fevzi Çakmak’ın anılarında yazdıkları anlatır. 17 Eylül 1900 yılında Redifhanenin temelleri de açılır, ve daha sonra depo ve hastane olarak 1970 yıllarına kadar hizmet verir. 1919 1931 yılları arasında lise gibi hizmet verdi,sonra 1939 yılına kadar şehir okulu olarak devam etti.
1942-1943 yılları arasında ilkoğretim okuluydu ve Selami Halaçi de çalışmıştı. 1944-1945 iki katlı bir bina olarak askeri kışla olarak hizmet vermiştir, 1946 yılından itibaren de ilk şehirlilerin oluşturduğu sınıf açılmıştır:
  1. Ahmet Recepi
  2. Nuhi Selmani
  3. Şukri Slamniku
  4. Enver Cinoli
  5. Faruk Mustafa Dobırçani
  6. Skender Cinoli
  7. Kurtali Lozana
  8. Necariye Lozana
  9. Baki Hüseni Kuftsalı
10. Abdurrahman Halimi
11. Vacid Ismayli- Goli
12. Zeçiriya Sait- Goli
13. Remzi Emini
14. Sadetin Recepi
15. Nazim Klaiçi
16. Nevzad Recepi
17. Haydar Klaiçi
18. Şerif Klaiçi
19. Yahya Klaiçi
20. Mola Şerifler’den Nehat Şerif
21. Recep Maksuti
22. Kurteş Nalbanlar’ın Racip
23. Makfire Deda
24. Aluş Recepi
25. Vedut Recepi
26. Mehmet Ukşini
27. Adnan Şabani
28. Refik Osmani Kabaşani
29. Celuş Meydi Kebabçı
30. Bahriye Dubovaç
31. Muhakadeze Dubova
32. Mukadeze İsufi
33. Musat Uzun Mehmet
34. Eşrefe Rukovtsi
35. Mehmet Uzun Mehmet
36. Hasan İslami- Osmani
37. Cemil Çerkezi
38. Süleyman Moler
39. Medinagalar’ın Meydin
40. Sali Klaiçi
41. Mustafe Zeça Postyeri
42 Huriye Dauti
43. Hasan Ümeri Kaplani
44. Necat Devaya
45 Remzi Emini

Köyden olan öğceriler bunlardı:

  1. Mehmet Halim – Tsırniça’dan
  2. Sahita Hoca
  3. Ziya Hoca
  4. Nazmiye Hoca
  5. Aslan Elezi Livoç’tan
  6. Sahit Elezi
  7. Recep Elezi
  8. Ali Kaytazi Şilova’dan
  9. Halim Haziri
  10. Sinan Kosaça’dan
  11. Fehmi Kosaça’dan
  12. Bayram Zaymi Kosaça’dan
  13. Ramadan Çerimi Pırlepniçe’den
  14. Sefçet Çerimi
  15. Fehmi Recepi
  16. Ekrem Tefiku
  17. Daut Şerifi
  18. Cemal Latifi

Eski lise binası şimdi “Zeynel Haydini” 1959 yıllarına kadar iki katlıydı, sonra bir kat daha eklenir.birinci katta sekiz pencere demir parmaklıklıydı. Ikinci katta on pencere vardı. Üçüncü katta 12 pencere ön tarafta bulunuyordu. Her üç katta toplamda 6 sınıf 8x12 metre büyüklüğündeydi. Okulun küçük bir taras bölümü vardı ve oğrencilerin “Babka” dedikleri fransızca profesöru otururdu. Ben dr. Şevçet 1973 yılında lise matematik bölümünde okuyan son dönemdim. Sınıf öğretmenimiz prof.dr.sci Ferat Recepi idi. Yeni lise binasına geçildiğinde eski lise binası için kimse alakadar olmadı ve 1976 yılında yanıp kül oldu. Ben o zamanlar Belgrad’ta üniversitede üçüncü sınıf oğrencisiydim.

Masketar Köprüsü
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7393.JPG

Masketar köprüsü 1970 yılına kadar dobruşa nehrinin üzerinde bulunuyordu. Belediye dobruşa nehrinin üstünu kapatıp “Mladost”a ait market yaptı, yolun diğer tarafında ise, birkaç dükkan yaptı. Nalburcu,kafeterya,tekstil mağazası,v.s. Masketar köprüsü başta ahşaptan yapılmıştı 1964 yılına kadar, ve Andon Masketari Basinesce tarafında yapılmıştı ( ulahti ). Petko öğretmenle birlikte Veles belediyesinin bir köyünden geldi. Kendisi kasap ve ekmekçiydi iki katlı bir evi vardı, ikinci katında yatak odaları vardı. 1878 yılında bu evde sırp askeri doktoru yatmıştı. Rudnik bölüğünden dr. Svetozar Atanasijeviç kökeni Kumanovadan’dı 19.ocak , 21.ocak 1878 yılında, kendi müşterileri için nehrin diğer tarafında umumi tuvalet yaptı, ve 1915 yılında çekilmiş bir fotoğrafta görülür. Hotelin bulunduğu diğer bölge ise boştu. 1919 yılında Kotse Maymuni aynı şekilde Hotel Evropa’yı inşa eder. Ve yavaş yavaş şehir bu tarafa doğru taşınır. Dobruşa nehrinin temiz suyu, İliya Pater’in otelin olduğu yerde ve otelin arkasındaki bahçeleri, Çerkezlerin evleri,kazların beslenmesi için uygun yerlerdi, ki zaten görülür masketar köprüsünde ve Sadullah Çerkezin babasında çekilmiş 1964 tarihli bir fotoğrafta. İsa Gaş inşaat alanında ünlü köprünün yan korumasını yapar. Masketar köprüsü için birkaç deyim vardır. “ Bu köprüden kaç kisi geçmistir,Allah bilir, Masketar köprüsünden o tarafına ne verme ne de alma, evlilik anlamında söylenir, aynı tabiattan olmadıklarınışündukleri için “

Şehir Mezarlığı
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7394.JPG

İlk müslüman mezarlığı şu an okulun ve spor salonunun olduğu yerde bulunuyordu. Müslüman halk Atik Camii cıvarlarında yerleşmişlerdi. Okulun ve spor salonunun yapımı ile ecdadların kemikleri bulundu, ve bir gelin elbisesi de bulunmuştu. Romen halkı Glama bölgesinde defnedilmişlerdi ve 70’li yıllara kadar onlarla ilgili akıbetleri vardı. Daha sonra şehrin merkeze doğru taşınması ile şu an belediye mahkemesinin, polis merkezinin, tiyatro binası, Kosova vergi acentası ve yüksek apartmanın olduğu bölgede mezarlıklar yapıldı. Bu mezarlar 1927 yılında Toma Popoviç’in kararı ile yeri değiştirmesi konusunda başaramadıkları için sürülmeye başlanmış, sonra Ramuş Osmani’nin sırp-hırvat-sloven krallığı milletvekili Mehmet Spaho’ya iletmesi, mezarların yer değişikliğini iptale bağladı. 1952 yılında mezarların yeri değiştirilmesi konusunda bir karara varıldığı ve şu an bulunan mezarlıklara transfer edilmesi,sonra eski mezarların olduğu yer müslüman halkışünerek türk mezarlığı denmiştir. 1878 1911 dönemi şehitlerin mezarları şu an otogarın bulunduğu alanda defnedilmişti, rediphanenin karşısında.  Sonra eski hastane, bu en güzel şekilde 1900-1906 yıllarına ait fotoğraflarda görülür, ki o zamanlarda redifhanenin açılışı da olmuştu. Hrıstiyan mezarları bir süre Glama denilen bölgedeydi, daha sonra Popoviça tepesinde sol taraftaydı.daha sonra oradan da taşınıp şu an bulunan müslüman mezarlıklarının yanında getirildi. Böylece ecdadımızın mezarlarını dört ayrı yerde bulmamız mümkündür.onların kemikleri şu an okulların,mahkemelerin,apartmanların, otogarın temelleri altında bulunuyor. Böylece bizim ruh yanımızı taş,tuğla,ve çimentoyla kapatılmış, ve unutulmuştur.  Yunus Emre şoyle der:
Tavsiye istersen
Gel kabristanı ziyaret edelim
Eğer Bey isen ve kaybolursan
Nişanın-hedefin önünde kalacaksın.



C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7395.JPG

Şehir Panayiri ( Kermesi )  
Vatandaşların hatırlalarında kalan anılarardan biri de yılda iki defa yapılan Panayir-Kermes idi. Mayıs ayının sonunda ve haziran ayında yapılırdı, ve Kosova genelinde gerçekleşirdi. 1896 vilayet salnamesinde şehir panayirinden bahsedilir.ve Pazar Osmanlı zamanında perşembe günleri yapılırdı. Sırp zamanında salı günleri, ve 1945 yılından sonra Cumartesi günleri yapılırdı. Panayir Cinollar ailesi tarafından tertipleniyordu. Ana yolu üzerinde, otogarın arkasındaki mahallede veya liselere giden yol istikametinde gerçekleştirilen panayırda Kosova genelinden, ve güney Sırbistan’dan tüccarlar kendi üretimlerini ve diğer ürünleri satıyorlardı. Bütün zanaat işlerini sergiliyorlardı, yorgan, yastık, yatak, ibrik, balta, çapa,orak,Yanova kaşığı, def, yün ürünleri, çocuklar için çeşitli oyuncaklar, çeşitli kuklalar, vs. Şu an otogarın olduğu yerde motorlu koşular olurdu, büyükler ve küçükler için dönme dolap, yüksek sesli müzik dinlenirdi. Panayirin ikinci günü kadınlar içindi, Neca, Çelebi, ve Raba def ile Gilan’ın iki panayiri vardır, ikinci gününde güzel kızlar çıkar şehirde şarkı söylerlerdi. Şehirde iftar haberini veren telal da kayboldu, 1945 yılları öncesi Carşı Mahallede duruyordu, daha önce pazarın olduğu yerde, Sutko’nun kuyusunda. Daha sonra komünist sistem kendi depolarına götürdü ve tamamen yok olur.  Şehir karnavalı da unutulmayanlar arasında yer alıyor. Bütün şehir maske,samanla doldurulmuş korkuluklar, vatandaşların ilgisini çekiyordu. Düğünün kültürel doğası da kayboldu, dügün çalgıcıların arkasında boyanmış koç,ve boynuzlarında kırmızı elma konulmuş, arkasında çocuklar başlarında baklava, şekerpare, ve has tatlı, dolu tepsilerle, ve bütün bunlar düğün sahibine götürülüyordu, aile yakınlarının ve arkadaşlarının hediyeleri olurdu.  Tepsilerin üstü de güllerle, veya üsküp çiçeği ile süslenirdi. Koçun önünde klarneti ile Cevat müzik gurubu ile  gümbüş, darabuka,ve akordiyon giderdi. Sultan Reşat’ın Kosova ziyareti öncesi yapılan zafer kapısı da yok oldu. Şehir parkı da yok oldu. Bizim atalarımızın merkezdeki mezarları da yok oldu… Sadi tekkeseni kundakladılar, Halveti tekkesini hapsettiler, Burnusuz babanın türbesini yok ettiler, bütün bunlar yok oldu. Birkaç yapı yerle bir olmaktan kurtulmuş, Hüseyin Mila’nın konaği, şu an müzik okulu olarak hizmet veriyor ve doğallığını kaybetmiş durumda, Radifhane, şu an LDK parti şubesinin bulunduğu bina. İnsanoğlu kendi şahsi çıkarları için,dar görüşlü, ve siyasi önyargılardan dolayı, Gilan’ın şehir ruhunu yok etti. Şimdi ise asfaltı, marketleri, 50 desibel üstü müzik sesleri duyarsınız, bir yudum su içecek yer yok, canınızı serinletecek yer yok. Şehrin simgelerinin yok olması turizmin gelişme ihtimalini de yok etti.sadece Meydinagalar’ın Fadime’nin sözleri kaldı. Bir fincan kahve içiyorum, hatırası 20 sene. Üç bardak çay içiyorum  kayıtları 40 sene.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7396.JPGHotel Evropa 1919 yılında Masketar köprüsü ile türk mezarları arasında inşaa edilmiştir. Şehrin ilk otel binasıydı. Otelin yanında Çosa’nın tatlıcısı,Antiç’lerin çömlekçi dükkanı, Zarkoviç’lerin evi,eski belediye binası, daha sonra o taraflarda boyacının binası yapıldı, Ranjada ( soğuk içecek ) dükkanı, ve bir dükkan daha sonra elektroekonomi ofisi olarak kullanılmak üzere inşa edildi. Zarkoviç’lerin evinin ilk katında  Goşa’nın fırını vardı, 1945li yıllarından önce otelin önünde bir çeşme, bir baraka, bir otobüs durağı, 1971 yılına kadar vardı. Otel binası üç katlıydı, bodrum katı,büyük rakı fıçıları yerleştirilmişti, birinci katta otel salonu ve ikinci katta da iki yatak odası vardı. Otelin aynı zamanda iki küçük tarası vardı, ve otel binası 1971 yılında Yosip Broz Tito’nun ziyaretinden hemen sonra 72 saatlik bir süre içinde yıkılmıştır. O  cıvarlarda, İliya Pater’in topraklarının olduğu yerde Hotel Kristal inşaa edilir, bu otel zamanın Sosyaldemokrat partinin 1941lı yıllarda kurulduğu yer olarak bilinirdi. Ve aynısı 1937 ve 1958 yıllarında iki kez kundaklandı. 2002 yılında da Hotel Kristal kundaklandı.
C:\Users\Kenan\Desktop\IMG_7397.JPG 
ZAFER KAPISI- 16 Haziran 1911 yılında Sultan Reşat’ın Gilan’a gelme vesilesi ile yapılmıştır. Bir sultan’ın son rumeli yolculuğuydu. Aynı ölçülerde benzer bir kapı Selanik’te de yapıldı “Barbaros” gemisinden inerken Manaki kardeşlerin yaptığı resimlerde de görülmektedir. Enformasyon şefi olan Ömer Naci ile bir resmi vardır. Mekan şu an LDK binasının bulunduğu yerdir. Zafer kapısının genişliği 4 metre ve yüksekliği 7 metre idi, iki Osmanlı İmparatorluğu bayrağı yerleştirilmişti. Bunların yanı sıra iki büyük pano da vardı birinde “ Hoşgeldiniz Sultan Reşat” ve diğerinde de“ Hürriyet, Adalet, Cumhuriyet” yazıyordu. Fotoğrafta zafer kapısına tırmanmış şalvarlı ve başlarında plisli(arnavutların geleneksel olan ve dövülmüş pamuktan yapılan fes-başlık), birinci sırada kılıçlı olan yedi türk subayı bulunmaktadır, onlardan ikisi beyaz kıyafetli. Bu şehirde Sultan Reşat’ın karşılanmasını gösteriyor. Gelenler önce Redifhanenin karşısında bulunan şehit mezarlığını ziyaret eder, ve Şehzade camiinin çatısız kaldığını ve namaz kılınacak durumda olmadığını duyunca Beytullah Bey’e 300 altın lira verir, ve Beytullah Bey Gilan’ın müftüsü Yusuf Ziya Efendi’ye teslim eder. Bu bilgiler tarihçi Mayer’de de mevcuttur. Aynı zamanda Şehzade Camiinde mihrab üstünde bulunan kitabesinde de yazıyordu. Sırp askerinin komutanları General Jankoviç’le şehre gelmeleri ile zafer kapısı yıkılır, Omer Naci 1918 yılında Bağdat’ta hayatını kaybeder, Sultan Reşat İstanbul’daki Eyüp Ensar Camiinin yanında defnedilir. Sultan Reşat Osmanlı İmparatorluğunun 35.inci sultanı ve 114. üncü halifesi idi.

LİTERATÜR:
Literatür yazarda bulunabilir.

No comments:

Post a Comment